31 Temmuz 2013 Çarşamba

Erkeği İlişkiden Soğutan Sebebler…

Erkeğinizin sizden soğumasını istemiyorsanız bunlara dikkat etmelisiniz..Bu davranışlar erkeklerin ilişkiden soğumasına neden oluyor…Kadınlar istemeden de olsa erkeğinin özel eşyalarını takip eder. Burada çoğunlukla art niyet olmasa bile erkek tarafından hoş karşılanmayabilir.Özellikle erkeğinizin her hareketini takip ediyorsanız bu durum onu sıkar ve sizden soğumasına neden olabilir.

Kadınların sıklıkla yaptığı bir hata ise erkeği kontrol altına almaya çalışmaktır.
Gün içinde sürekli aramak, mesaj yazmak sayı arttıkça erkeği sıkar. Takip ve kontrol edildiği hissi uyandırır.
Sizinle olması gerektiği zamanlarda yanınızdaysa özel anlarını özgürce yaşamasına izin verin.
Onu takip etseniz de etmeseniz de eğer sizi aldatmaya niyeti varsa bunu gerçekleştirir.
Sizi gerçekten seven ve size ihanet etmeyecek erkeği bu davranışlarınızla kendinizden soğutmayın.

Erkekler tabiatları gereği genellikle fazla konuşmaz. Dertlerini ya da sıkıntılarını kolay kolay paylaşamaz.
Bu konuda onun üzerine gitmeniz ya da kendi dertleriniz veya özeliniz ile ilgili onu ilgilendirmeyen konuları anlatmanız onu sıkabilir.Bu nedenle onu sıkmamak ve kendinizden soğutmamak için bu konuya çok dikkat edin.

Kadınların yaptığı bir başka hata ise erkeğini değiştirmeye çalışmaktır. Ama unutmamanız gereken bir şey varsa o kişiyi
tanıdığınız haliyle sevdiniz.Daha sonra değiştirmeye çalışmanız onu sıkar.
Değişim sonucunda ise karşınıza aşık olduğunuzdan çok farklı bir erkek çıkabilir.
Değiştirmeye çalışmak erkeği sıkıp sizden soğumasına neden olacağı gibi değişen erkek de aşık olduğunuz erkek olmayıp sizi kendisinden soğutabilir.

Erkeğinizi değiştirmeye çalışmanın tersi durum ise erkeğiniz için kendinizi değiştirmektir. Bu da düşündüğünüz sonucu vermeyebilir. Çünkü karşınızdaki erkek sizi o halinizle sevdi.Kendinizden taviz vermeniz onun gözünde değerinizi düşürebilir. Bu nedenle kendi seçimleriniz, kendi arkadaşlarınız ve kendi hayatınız olsun. Bir de unutayın ki taviz tavizi doğurur.

İlişkinin cinsellik boyutuna gelince hiçbir şey için acele etmeyin. Ya da geç kalmayın. Herşey olması gerektiği gibi olsun.
Acele davranmak sizin hakkınızda olumsuz düşüncelere kapılmasına; soğuk davranmak ise sizden soğumasına neden olabilir.Cinsel ilişkinin orgazm boyutunda ise kesinlikle orgazm taklidi yapmayın. Erkek bunu fark ederse kendini kandırılmış hissedebilir.

var wp_funny_fb_box_transition = "slideDown";var wp_funny_fb_box_modalclose = false;var wp_fb_funny_fb_box_hidenum = 4;var wp_fb_funny_fb_box_close_visible = "no";var wp_fb_funny_fb_box_wait = 2;

View the original article here

30 Temmuz 2013 Salı

Evlenmekten Neden Korkuyorum ?

Çoğumuz “artık evlenmek istiyorum” diye söylenip durur. Fakat evlilik olayı kesinleşince birden evlenme korkusu oluşur… Peki, bunun bilimsel bir sebebinin olduğunu biliyor musunuz?


Evlilik, yüzyıllardır kutsal kurum olarak adlandırılan başta kadınlar olmak üzere çoğu insanın hayallerini süsleyen, hayatın merkezine konulan ve pek çok şey kendisine göre şekillendirilen kurum.


Ancak önceki kuşaklar için genelde bir kere olan ömür boyu sürmesi düşünülen ve daha az sorgulanan evlilik artık bir yandan da bir korku halini aldı.


Metropol hayatı ve insanların genelde uzun süre yalnız yaşaması da evlilik korkusunu arttıran sebepler arasında.


Peki evlilik hala kutsal bir bağ mı yoksa artık sadece bir görev bir sorumluluk, yaşın ve hayatın beraberinde getirdiği bir alışkanlık mı?


Evlilik sezonuna girdiğimiz bu aylarda Reem Nöroloji Merkezi’nden Uzman Nörolog Mehmet Yavuz, evlilik korkusu hakkında tüm merak edilenleri anlattı.


Evlilik korkusu nedir?


Uzman Dr. Mehmet Yavuz’a göre evlilik korkusu, kişinin çevresinde ve ailesinde yaşadığı olumsuz evlilik örneklerinden edindiği bilgiler doğrultusunda yaşadığı psikolojik bir bağlanma korkusu.


Farklı kültür ve farklı ailelerde yetişen kişiler karşı tarafa bağlanarak kendilerini bu zorlu kurumun içine sürüklemek istemez. Evlilikte çoğul düşünerek bu doğrultuda kararlar alması gereken bireyin yaşadığı olumsuz duygu evlilik korkusunu oluşturur.


Evlilik korkusunun nedenleri


Evlilik korkusunun en büyük nedeninin çevresel ve ailesel faktörler olduğunu belirten Dr. Yavuz sözlerine, “Kişinin ailesinde anne ve babanın mutsuz ve sürekli tartışıyor olması bu korkuyu doğurabilir. Ayrıca kişinin çevresinde yaşayan evli çiftlerin kavgalarına ya da tartışmalarına şahit olması da bu korkunun artmasına sebep olabilir. Kişi çelişkiler yaşar kendisinin de mutsuz bir birlikteliğinin olacağına inanır. Evlenmekten vazgeçer ve evlilik kurumuna olan ilgisi de zamanla yok olur.


Ayrıca uzun süre yalnız yaşayan bir insan başka biriyle birlikte yaşamayı kabul etmekte zorlanabilir ve evlilikten kaçabilir. Fakat bu durum mutlu bir ailede yaşamış çocuklarda da görülebilmektedir. Bunun nedeni ise mutlu bir ailede büyüyen çocuğun mükemmeliyetçi bir ruh halinde olması ve karşı taraftan da bunu beklemesidir. Kısacası, mükemmeliyetçi olmak da bu korkunun oluşmasına sebep olabilir.” şeklinde devam etti.


Boşanma fikri evlilikten soğutuyor!


Ülkemizde ailevi ve çevresel baskılar nedeniyle boşanmanın zor olmasının da evliliği engellediğini belirten Dr. Yavuz, evlenen çiftlerin ne olursa olsun boşanamayacağını düşünmesi ve düğün, nişan gibi geleneksel uygulamaların getirdiği stresin de insanları evlilikten uzaklaştırdığını vurguladı.


Daha iyi eş bulma düşüncesi de, evliliği zorlaştıran nedenlerden biri. Adayları, ekonomik, kültürel ve eğitim alanında sürekli başkalarıyla kıyaslamak bir süre sonra kişiyi kronik bekarlığa götürebilir.


Evli bir erkek, bekar ama sevgilisi olan bir erkeğe göre her zaman daha sadık olmak zorundadır. Bekar erkeklerin kaçamakları affedilir olabilir ama konu evlilik olunca, aynı hoşgörüden söz edilemez.


Evlenince ev işlerine katkı sağlamak, anne ve baba olmak, ileride çocuğa iyi bir yaşam sunmak ve özgürlüğün kısıtlanması (halı saha maçları, eğlence mekanları vs.) ihtimali de kişileri evlilikten uzaklaştırabilir. Bu kişiler evlilik sürecinde hayatlarının giderek monotonlaşacağını düşünerek evlilikten uzak durur


Evlilikten korkan insanlar daha çok bekar ve yalnız yaşayan insanlarla görüşmek ister. Fazla mükemmeliyetçi düşünürler ve evlilikle ilgili sorulara çelişkili cevaplar verirler.


Bu karakterdeki insanların evlenmesi riskli


Narsist ve egoist kişilik bozukluğu olanlar evliliklerinde büyük sorunlar yaşayabilir. Sosyal uyum bozukluğu ya da asosyal kişilik bozukluğu onların evlilikleri eğer eşlerden biri fedakâr değilse genellikle boşanma ile sonuçlanır.


Aileler kişilik bozukluğu olan çocuklarını evlenince normale döneceği düşüncesinden kurtularak evlilikten uzak tutmalıdır


Beynimizin accumbens bölgesindeki D1, D2, D3 reseptörlerinden D1’in yetersiz kaldığı ya da D2’nin aşırı etkin olduğu bireyler de evliliğe yatkın değildir. Bu kişilerde hastalık derecesinde çapkınlık söz konusudur. Maalesef D1 ve D2’nin çalışma fonksiyonlarını gösteren pratik bir test henüz mevcut değildir.


Evlilik korkusunu yenmek için…


Evlilik korkusunu yenmek için kişinin özgüveni kadar başkalarına da güvenmesi gerektiğini vurgulayan Dr. Yavuz, bu korkuyu yaşayanların, paylaşmayı öğrenmeleri ve önyargısız olmaları gerektiğini belirtti.


‘’Evlilik korkusu yaşayanlar doğru bir ilişkiden neler beklediğini tam anlamıyla düşünmelidir’’ diyen Dr. Yavuz sözlerini ‘’Düzgün, düzenli ve disiplinli yaşamak, kişisel başarının anahtarlarından biridir. Sağlıklı toplumlar, sağlıklı ailelerden oluşur. Sağlıklı evlilikler bir toplumun en sağlam dinamikleridir. Bu nedenle düzenli, başarılı bir yaşam ve sağlıklı, uzun ilişkiler yaşayabilmek için gerekirse psikolojik destek alınmalıdır’’ şeklinde tamamladı.


 

1 GECEDE SİVİLCELERİ YOK ETME SİSTEMİ/Acnemax One Night

Acnemax One Night’ın etkinlik testleri 6 profösör, 2 doçen ve 1 yardımcı doçentten oluşan etik kurulu’nun onayı İle Türkiye’nin En Büyük Üniversitesi tarafından yapılmış olup, gönüllülerin %83,3 ünde 12 saat içerisinde belirgin iyileşmeler saptanmıştır. Acnemax One Night'ın sorunlu bölge üzerine çok az miktarda uygulanması etkisini göstermesi için yeterlidir.
Daha ilk dakikada sürülen bölge üzerindeki reaksiyonu fark edecek, saatler sonra sivilcenizin sönüp iyileşme sürecine girdiğine şahit olacaksınız.

Şayet sık sık sivilce problemi yaşayan ve uzun süre onlarla yaşamak zorunda kalan biriyseniz, daha ilk denemenizden itibaren bu eşsiz formülü yanınızdan ayırmak istemeyerek, çantanızın, valizinizin, kısaca hayatınızın bir parçası haline getireceksiniz.
Bu mucizeden yararlanmak, sizi rahatsız eden sivilcelerinizden inanamayacağınız kadar kısa süre içerisinde kurtulmak için tek yapmanız gereken Acnemax One Night'a sahip olmak. Üstelik %100 memnuniyet ve ücret iadesi garantisiyle...
 

29 Temmuz 2013 Pazartesi

Nefis Havuç Çorbası Tarifi …

Malzemeler


3 adet havuç
2 kaşık margarin
2 kaşık un
1 adet yumurta
1 fincan süt
5-6 bardak su
Tuz
Kırmızıbiber


Hazırlanışı


Bir tencerede iki çorba kaşığı yağ ve iki çorba kaşığı unu birlikte kavurun. Azar azar suyu ilave ederek, pütürsüz bir hal alana kadar çabuk çabuk karıştırın. Kabuklarını kazıyıp rendelediğiniz havuçları ekleyip, havuçlar yumuşayıncaya kadar pişirin. Yumurta ve sütü çırpıp çorba suyu ile ılıklaştırarak çorbaya katın. Çorbayı kâselere bölünce üzerine kırmızıbiber serpin. Sıcak olarak servis yapın.


 

BOY UZATMA FORMÜLÜ İNDİR





        Eğer şu andaki boyundan bıktın usandıysan ve daha uzun olmak istiyorsan, o zaman seni, hayatını DEĞİŞTİRECEK OLAN bu sayfayı baştan sona dikkatlice okumaya çağırıyorum!
Haydi durumla yüzleşelim - sözü "daha kısa" olanlar için olmasa gerek.
Uzun olmak her şeyi kolaylaştırır. Araştırma kesinlikle bunu onaylıyor, ama bizim gerçekten onaya falan ihtiyacımız yok. Bundan eminiz çünkü madalyonun öbür tarafını bizzat yaşadık. O uzun boyluları görüp gıptayla bakan bizdik... "Peki BEN NEDEN UZUN DEĞİLİM!?"
Şimdi bugün size bununla ilgili GERÇEK BİR UMUT olduğunu anlatmakla gurur duyuyorum.
On yıl süren geniş bir araştırma ve çığır açan bir tespit ile ortaya çıkan tamamen doğal boy uzatma sistemim, dünyanın her tarafındaki insanlar için kendi boylarını kontrol etme imkanını bizzat kendilerine veriyor!
Her yaştan, cinsiyetten ve etnik kimlikten insanların boyu UZUYOR!
Siz de yapabilirsiniz! Boyunuzu 7,5 cm´e kadar uzatabilirsiniz!
 NE Aldatmaca ne de illüzyon, sadece kanıtlanmış doğal tekniklerle boyunuz uzasın.
TIKLA
İNDİRİM KUPON KODUNU GİR: KKU-95PiI-10

Takıntı Hastalığı Ve Tedavisi !

Takıntı hastalığı olarak da bilinen obsesif kompülsif bozukluk (OKB) bireyleri döngüsel olan düşünce ve davranışlara hapseder. “Obsesyon” (saplantı veya takıntı) adı verilen takıntılı düşünce, fikir ve dürtüler ile “kompulsiyon” (zorlantı) adı verilen yineleyici davranışlar ve zihinsel eylemlerden oluşan ruhsal bir sıkıntıdır. Bu nedenle obsesif kompülsif bozukluk bir anksiyete bozukluğudur. Yani aşırı temizlik, düzenlilik, simetriye önem verme, kapıyı-ocağı kontrol etme gibi çeşitli davranış ve düşüncelerin, kişinin kendisiyle ve çevresiyle ilişkisini bozması derecesine varmasına obsesif kompulsif bozukluk denir.


OBSESYON NEDİR?


İrade dışı gelen, kişiyi tedirgin eden veya sıkıntı veren, bilinçli bir çaba ile kovulamayan yineleyici düşünceler olan obsesyon, kişinin zihnine girmesine engel olamadığı, zihninden uzaklaştıramadığı düşünce, fikir ve dürtülerdir. Kişinin isteği dışında gelirler, kişi tarafından mantıkdışı olarak değerlendirilirler ve yoğun sıkıntı ve huzursuzluğa yani anksiyeteye neden olurlar. Bu nedenle kişiler bu düşünce ve dürtülerini bastırmaya veya yok saymaya çalışırlar veya bunları bir başka düşünce veya hareketle yani kompulsiyonla gidermeye çalışırlar.


KOMPULSİYON NEDİR?


Çoğu kez obsesif düşünceleri kovma veya bu düşüncelerin verdiği sıkıntıyı azaltmak için yapılan ve istemeden yinelenen hareketler olan kompulsiyon ise, abartılıdır, obsesyonların neden olduğu yoğun sıkıntı ve huzursuzluğu azaltmak ya da ortadan kaldırmak üzere yapılan yineleyici davranış ve zihinsel eylemlerdir. Amaçladıkları şeyle aralarında mantıksal bağlantıları yoktur. Örneğin tokalaşmakla ellerinin kirlendiğini düşünen bir kişi sürekli ellerini yıkayabilir. Kişinin elleri yıkanmaktan tahriş olmuştur ve ortada bu derece el yıkamayı gerektirecek bir kirlenme de yoktur. Kişi bu davranışları istem dışı sergiler ve kendine sıkıntı yaratır. Dolayısıyla, obsesif kompulsif bozukluk tam anlamıyla, kişinin kafasında saplantı haline gelmiş düşüncelerin ve dürtülerin yapılması zorunlu olarak algılanması nedeniyle eyleme dökülmesidir. Amaçları herhangi bir zevk veya mutluluk sağlamak değildir.


 

28 Temmuz 2013 Pazar

Nohut Köfte Nasıl Yapılır ?

Nohut köfte nasıl yapılır ? Nohut köftesi malzemeleri nelerdir ? Nohut köfte tarifi…


Nohut köfte malzemeleri:


2 su bardağı nohut
3 dal taze soğan
½ demet dereotu
½ demet maydanoz
2 adet yumurta
1 adet kuru soğan
2 yemek kaşığı un
3 tatlı kaşığı toz kırmızı biber
2 tatlı kaşığı nane
1 tatlı kaşığı kimyon
1 çay kaşığı karabiber
1 çay kaşığı kabartma tozu


Nohut köftesi hazırlanışı :


2 su bardağı nohut 3 dal taze soğan ½ demet dereotu ½ demet maydanoz 2 adet yumurta 1 adet kuru soğan 2 yemek kaşığı un 3 tatlı kaşığı toz kırmızı biber 2 tatlı kaşığı nane 1 tatlı kaşığı kimyon 1 çay kaşığı karabiber 1 çay kaşığı kabartma tozu …


2 bardak haşlanmış nohut robotta çekilir


taze soğanlar, maydanoz ve dereotu ince ince kıyılır


1 adet kuru soğan robattan geçirilir


Nohuta; kuru soğan ve yumurta eklenir


3 tatlı kaşığı kırmızı toz biber, 1 tatlı kaşığı kimyon, 1 çay kaşığı karabiber, 2 yemek kaşığı un ve 1 çay kaşığı kabartma tozu atılıp toparlanana kadar yoğrulur


Yuvarlak köfteler yapılır ve kızgın yağda pembeleşene kadar kızartılır


Marul yaprakları üzerinde sunulur


Nohut Köftesi servise hazırdır. Afiyet olsun…


 

27 Temmuz 2013 Cumartesi

Hamilelikte Demir Eksikliği

Kadınlarda özellikle hamilelik döneminde en sık karşılaşılan anemi türü demir eksikliği anemisi…


İnsan vücudu için çok önemli bir element olan demir ve demir eksikliği kadınları erkeklerden daha fazla tehit ediyor. Kadınların erkeklere göre daha fazla demir eksikliğinden kayaklanan anemiye eğilimli olduğu belrtilirken, hamileliğin de anemi riskini artıran bir süreç olduğu uyarısında bulunuldu.


Demir eksikliği anemisinin en sık karşılaşılan nedeni yetersiz demir alımıdır. Demir hayvansal gıdarlarda ve yeşil yapraklı sebzelerde bol miktarda bulunur.
Folik asit yetersizliği de anemiye neden olur.


Alkol ve sigara kullanımının, bazı ilaçlaın, sindirim sistemi rahatsızlıklarının ve beslenme bozukluğunun anemiyi artırdığına işaret edilirken, demir eksikliğine karşı şunlar öneriliyor:


Yeterli miktarda demir içeren besinler tüketin.
Yeterli miktarda folik asit içeren besinler tüketin.
Yeterli miktarda C vitamini alın. C vitamini demirin barsaklardan emilimini kolaylaştırır.
Kontrollerinizi ihmal etmeyin.
Doktorunuz tarafından verilen vitamin ve demir ilaçlarını düzenli olarak kullanın.


KADINLAR DAHA EĞİLİMLİ


Demir, hemoglobinin ana yapısında bulunan bir elementtir. Amerika Birleşik Devletlerinde kadınların %10 – 30'unun anemik olduğu düşünülmektedir. Kadınlar erkeklere göre anemiye biraz daha eğilimlidirler. Bunun temel nedeni adet kanamaları ile düzenli ve sürekli olarak kan kaybetmeleridir. Ayrıca kadınların beslenme alışkanlıklarının erkeklerden farklı olması da anemiye olan eğilimi arttırmaktadır.


HAMİLELİK ANEMİ RİSKİNİ ARTIRIR


Hamilelik anemi riskini arttıran bir süreçtir. Kan temel olarak 2 bölümden oluşur. Birinci bölüm şekilli elemanlar denilen akyuvar, ikinci kısım ise bu şekilli elemanları taşıyan sıvı yani alyuvar gibi hücreler. Kırmızı kürelerin (alyuvar, eritrosit) plazmaya göre olan yüzdesine hematokrit adı verilir. Normalde hematokrit %38 – 45 arasındadır. Yani kanın %38 – 45'i şekilli elemanlar geri kalanı ise plazma tarafından oluşturulmaktadır. Hamilelik sırasında kan hacmi yaklaşık %50 artar. Bu artışın büyük bir bölümü plazma kısmındadır. Alyuvarlar plazma kadar hızlı çoğalamazlar. Bu durumda kan içinde alyuvar konsantrasyonu azalır ve hamilelik öncesi dönemde olduğundan daha aşağılara iner. Bu durum özellikle hamileliğin ilk yarısında belirgindir. Hamilelik ilerledikçe alyuvar yapımı artar. Yapım artışı ise demire olan ihtiyacı arttırır. İlk başlarda gerek duyulan demir vücuttaki depolardan karşılanır ancak çoğu zaman bu depolar ihtiyacı karşılamada yetersiz kalır. Eğer kişi diyet ya da ilaçlar ile yeteri kadar demir almıyor ise anemi ortaya çıkar. Bu tür anemiye hemodilüsyonel anemi adı verilir. Hamile kadınların yaklaşık %20'sinin anemik olduğu bilinmektedir. Genel olarak hemoglobinin 10 gr/dL altında olması anemi olarak tanımlanır. Hemodilisyon varlığında hematokrit düzeyi %38-45'den %34 civarına düşer. Çoğul gebeliklerde bu değer %30'a kadar inebilir. Gebeliğe bağlı bu fizyolojik hemodilusyon oksijen taşıma kapasitesinde bir azalmaya neden olmaz ve aneminin hamilelikte doğurduğu riskleri arttırmaz. Asıl problem olan hamileliğe anemik olarak başlamak ya da hamileliğin ilk 3 ayında anemik olmaktır.


ANEMİNİN OLASI NEDENLERİ


Demir eksikliği anemisinin en sık karşılaşılan nedeni yetersiz demir alımıdır. Demir hayvansal gıdarlarda ve yeşil yapraklı sebzelerde bol miktarda bulunur.


•Folik asit yetersizliği de anemiye neden olur
•Basur ya da benzeri patolojiler nedeni ile kronik kan kaybı
•Gelişmekte olan bebeğin annesinin depolarını tüketmesi
•Travma, kaza gibi durumlarda ani ve fazla miktarda kan kaybı


DİĞER ANEMİ NEDENLERİ


Demir eksikliğini tetikleyen faktörler


• Çoğul gebelik
• Beslenme bozukluğu
• Sigara kullanımı (besin maddelerinin emilimini azaltır)
• Alkol kullanımı
• Sindirim sistemi hastalıkları
• Bazı ilaçların kullanımı


Demir eksikliği belirtileri nelerdir?


Pek çok olguda kişi anemik olduğunun farkında değildir. Anemi birden değil de yavaş yavaş geliştiğinde vücut bu duruma tolerans geliştirir. Anemi sıklıkla rutin yapılan incelemeler sırasında anlaşılır.


En sık karşılaşılan belirtiler şunladır:


• Halsizlik
• Çabuk yorulma
• Soluk görünüm
• Çarpıntı
• Merdiven çıkma, yürüyüş gibi aktivitelerde hemen yorulma ve nefes nefese kalma
• Başdönmesi, baygınlık
• Başağrısı
• Tırnak diplerinin soluklaşması
• Sarılık (nadir)
• Karın ağrısı (nadir).


Bu belirtilerin büyük bir kısmının hamileliğin erken döneminde de normalde görülebilen yakınmalar olduğu gözden kaçırılmamalıdır.


ANEMİNİN TANISI


Aneminin tanısı çok kolaydır. Yapılacak olan bir kan sayımı ile anemi varlığı saptanabilir. İlk kontrolde yapılacak olan kan sayımı hamilelik öncesi anemi varlığının anlaşılması açısından önemlidir. Hamilelik takipleri sırasında kan sayımı 24 – 28. haftalarda tekrarlanmalıdır.


ANEMİ TEDAVİSİ


Tedavi sırasında anne adayının demir depolarının yeniden doldurulması amaçlanır. Bundan dolayı ağızdan alınan ilaçlar veriler ve demir açısında zengin bir beslenme programı uygulanır. Günlük doz 200 mg/gün elementer demirdir. Tedavi sonucunda anemi iyileşse bile demir depolarının dolmasını sağlamak için tedaviye 3 ay daha devam edilir.


Anemi tedavisinin bulantı, kusma, ishal, kabızlık, midede rahatsızlık gibi yan etkileri ortaya çıkabilir. Yan etkilerden kurtulmak için haplar yemeklerden sonra alınabilir. Anemi tedavisi esnasında anne adaylarının demirin emilimini azaltan besinleri tüketmemesi ve bu tarz ilaçları almaması gerekir. Bunlar arasında antiasit ilaçlar, yumurta, kalsiyum tuzları, süt ve süt ürünleri, tetrasiklin türü antibiyotikler, , yer alır. Demirin emilimini artırmak için demir ilaçlarının portakal suyu, proteinden zengin gıdalar ile birlikte ve aç karnına alınması uygun olur. Bununla beraber karaciğer, kırmızı et, yumurta, kuru bakla, tahıl, taze sebze, kuru meyve gibi demirden yana zengin gıdaların tüketilmesi gerekir.


Günlük demir ihtiyacı ne kadardır?


Yaş Erkek (mg/day) Kadın (mg/day)
0-6 ay 0.27 0.27
7-12 ay 11 11
1-3 yaş 7 7
4-8 yaş 10 10
9-13 yaş 8 8
14-18 yaş 11 15
19-50 yaş 8 18
51 ve yukarısı yaşlar 8 8
Hamileler 27
Emzirenler 10
(18 yaşından küçük)
Emzirenler 9
(18 yaşından büyük)


Demir eksikliği hangi sorunlara yol açar?


Demir eksikliği anemisi hamilelikte bazı sorunlara neden olabilir. Bunların en önemlisi erken doğum riskindeki artıştır.


• Erken doğum riskinde artış
• Rahim içi gelişme geriliği
• Düşük doğum ağırlıklı bebek
• Doğum sonrası annenin iyileşmesinde gecikme
• Doğum sonrası annede enfeksiyon riskinde artış
• Doğumda normal miktardaki kan kaybının anemik kadında tehlike yaratacak düzeylere ulaşması


Demir eksikliğine karşı nasıl önlem alınabilir?


• Yeterli miktarda demir içeren besinler tüketin
• Yeterli miktarda folik asit içeren besinler tüketin
• Yeterli miktarda C vitamini alın. C vitamini demirin barsaklardan emilimini kolaylaştırır.
• Kontrollerinizi ihmal etmeyin
• Doktorunuz tarafından verilen vitamin ve demir ilaçlarını düzenli olarak kullanın


 

Goroka Meyvesi İle Zayıflama

Garcinia cambogia, Güney Hindistan ve Güneydoğu Asya’da doğal yetişen küçük, tatlı, egzotik bir meyve . Garcinia bir süredir doğal kilo kaybına yardımcı olduğu gerekçesiyle popüler hale geldi. Bunun nedeni, kabuğundaki hydroxycitric asit / HCA denilen bir madde bakımından zengin olmasıdır . Garcinia şu anda Amerika, Japonya, Avrupa ve diğer batı ülkelerinde devrimci bir doğal diyet maddesi olarak kullanılmaktadır…


-Vücut yağ depolama kabiliyetini azaltmaya yardımcı olur.
-Iştah kontrolü yoluyla vücut ağırlığını düşürür.
-Trigliseridi düşürür.
-Boğaz, üriner sistem ve rahim akıntılı koşulları ile yardımcı olur.


Goraka meyvesi Faydaları ve Kullanım Alanları:


1. Garcinia cambogia asitliği azaltır ve böylece midedeki mukozal savunma gücünü artırır
2. Garcinia herhangi bir bağımlılık bileşenleri içermez ve uzun süre bağımlılık korkusu olmadan alınabilir.
3. Garcinia önemli miktarda C vitamini içerir ve kalp toniği olarak kullanılmıştır.


Goraka, yüksek oranda hidroksisitrik asit (HCA) içerir. Doğal bir diyet ürünüdür. Bilinen en zengin doğal HCA kaynağıdır. HCA, alınan kalorileri, yağ üretiminden ziyade, glikozun depolanmış şekli olan glikojen üretiminin arttırılmasına ve depolanmasına yönlendirerek iştah arzusunu ve enerji seviyelerini etkiler. Glikojen depolarının doldurulması sonucu vücut, beynin doyum merkezine “Yeterince yiyecek alındı ” sinyalini gönderir. Buna ilave olarak karbonhidratlardan yağ asiti sentezlenmesini engeller ve sağlıklı bir şekilde kandaki lipit seviyesini yükseltir. Böylece, Goraka merkezi sinir sistemini uyarmaksızın doğal kilo kaybını destekler ve merkezi sinir sistemini uyaran maddelerin kullanımından meydana gelen yan etkilere sebep olmaz. HCA’nın etkisiyle karbonhidratlardan yeni yağ sentezlenmesi (üretilmesi) engellenir ve mitokondriya (vücudun enerji üretim santralı), önceden depolanmış yağları yakmak için harekete geçirilir.


Kilo Kaybı


Araştırmalar, HCA’nın belirli bir diyet sonucu bir miktar kilo vermiş ancak kilo kaybı bir süre sonra durmuş olan kişiler dahil herkese yardım edebileceğini ortaya koymuştur. ABD’ de yapılan bir çalışmada; HCA almadan önce 2 ay süreyle standart diyet kısıtlamalı bir rejim yaparak bir miktar kilo veren ancak bu süre sonunda kilo kaybı sona eren 8 deneğe, takip eden 2 ay boyunca orta kalori kısıtlamalı bir diyet eşliğinde günde 750 mg HCA verilmeye devam edildi. Bu iki aylık süre sonunda denekler tekrar kilo vermeye başladılar. Kilo kaybı deneğe göre 1,5 ile 8 kg arasındaydı. Danimarka’da 28 denek üzerinde yapılan bir çalışmada ise, HCA’nın dengeli-istikrarlı bir şekilde kilo kaybını devam ettirdiği ortaya koyuldu. 28 deneğe 1,5 ay (6 hafta) süreyle orta kalori kısıtlamalı bir diyet eşliğinde günde toplam 750 mg HCA ile beraber 100 mg krom minerali (Kronyum Pikolinat) verildi. Bu periyodun sonunda denekler ortalama 4 kg kilo kaybettiler. Sonraki 2 hafta boyunca deneklere HCA ve krom verilmeksizin gözleme devam edildi. İki haftanın sonunda deneklerde herhangi bir kilo artışı görülmediği gibi HCA almamalarına rağmen ortalama olarak 0,8 kg daha kaybettiler. Başka bir çalışmada ise, deneklere 2 ay süreyle günlük 1200 kalorilik az yağlı bir diyet ve egzersiz programı eşliğinde toplam 2600 mg HCA verildi. Bu iki aylık süre sonunda deneklere hiç bir yiyecek kısıtlaması ve herhangi bir egzersiz programı uygulanmaksızın 1 yıl süreyle günde 750 mg HCA ile deneye devam edildi. Toplam 1 yıl ve 2 aylık süre sonunda denekler orijinal kilolarının %15 ‘ini kaybetmişlerdi. Ortalama kilo kaybı ise 13,8 kg dı.


İştah Arzusunun Bastırılması


HCA, aynı zamanda iştahı da kesmektedir. Fakat bu yiyeceklerden tiksinme veya yiyeceklerin tatlarını kötü ya da berbat olarak algılama şeklinde bir iştah kesilmesi değildir. Az bir yiyecekle gün boyunca sanki sürekli tokmuş gibi bir his şeklinde olan bir iştah kesilmesidir. Çünkü HCA, alınan karbonhidratları glikozun depolanmış şekli olan glikojen üretiminin arttırılmasına ve depolanmasına yönlendirerek iştah arzusunu etkilemektedir. Glikojen depolarının doldurulması sonucu vücut, beynin doyum merkezine “Yeterince yiyecek alındı ” sinyalini göndererek bir tokluk hissi uyandırmaktadır.


 

26 Temmuz 2013 Cuma

ZAYIFLAMA SİSTEMİ PROGRAMI

 
Bugüne kadar işe yaramayan zayıflama programlarını denemekten bıktıysan, umudunu sakın kaybetme. Lütfen, bana sadece 5 dakikanı ayırarak bu sayfayı sonuna kadar dikkatlice oku ve hayatını değiştirecek sıra dışı yöntemin detaylarını keşfet.
zayıflama programı
Birazdan okuyacakların seni oldukça şaşırtacak, kilo vermenin bu kadar kolay olabileceğini hiç düşünmemiştin.
Ekibimle birlikte hazırladığımız "Zayıflama Programı" bir hafta gibi kısa bir sürede 3-5 cm incelmene yardımcı olacak.
Neden, Sıradışı
"Zayıflama Programını" Uygulamalısın?
Detaylara geçmeden önce bu programı hazırlayan ekipte kimler olduğundan bahsetmek istiyorum.
Öncelikle uzman ekibimizin vasıfları şunlardır,
diyet
Sizi Larissa ile tanıştırmak istiyorum. Larissa, yakından tanıdığımız ve birlikte çalıştığımız eski bir hastamız. Sahip olduğu azim sayesinde aşırı kilolarından kurtularak kendisi gibi şişmanlık problemi ile boğuşanlara çok güzel bir örnek teşkil ediyor.
DEVAMI

Hamilelerin Merak Ettiği Konular

Hangi gıdaları kesmeliyim ?


Belli başlı birkaç yiyecek özellikle toksoplazmayı artırtıklarından mutlaka dikkatli tüketilmeli veya tamamıyla mönüden çıkarılmalı. Bunların başında çiğ kırmızı et (çiğköfte), çiğ yumurta ve çiğ süt ürünleri geliyor. Salatayı daima çok iyi yıkayın. Mümkün olduğunca çiğer tüketmeyin. Her gebenin kişisel durumundan kaynaklanan farklılıkları vardır. Bundan dolayı doktorunuza hangi besinleri tüketbileceğiniz ve hangilerinden vazgeçmek zorunda olduğunuzu mutlaka danışın.


Araba yolculuğunda nelere dikkat edilmeli?


Uzun süren yolculuklarda sık sık mola vermeye çalışın. Tuvalet ihtiyacınızı düzenli olarak giderin. Kollarınızı ve bacaklarınızı molalar esnasında hareket ettirin. En iyisi kısa bir yürüyüş yapmak. Yeteri miktarda sıvı almaya gayret edin. Emniyet kemerinin alt bölümü karnınızın alt kısımını sarmalı. Böylece olası bir kaza anında karnınız baskı görmemiş olur. Bebek için endişelenmenize gerek yok. Çünkü plasenta ona gereken korumayı sağlayacaktır.


Bebek yoldaysa heyecanlı bir dönem başlar. Sadece bedeniniz değil aynı zamanda günlük hayattaki olaylara bakış açınız da değişir. Bununla birlikte hamilelik ve doğum ile ilgili olarak kafanızda birçok soru oluşur


Ultrason çocuk için zararlı mı ?


Uzmanlar ultrasonun çocuklar için yüzde yüz zararsız olduğunu iddia etmiyor. Bundan dolayı bu yöntem bebeği seyretmek için bir gösteriye dönüşmemeli. Aksine sadece gelişimini takip etmek için kullanılmalı. Sorunsuz geçen bir hamilelikte üç kez kapsamlı ultrason muayenesi yapılır. Bunlar 9. – 12. hafta, 19. – 22. hafta ve 29. – 32. hafta arasında yapılabilir.


Araba yolculuğunda nelere dikkat edilmeli?


Uzun süren yolculuklarda sık sık mola vermeye çalışın. Tuvalet ihtiyacınızı düzenli olarak giderin. Kollarınızı ve bacaklarınızı molalar esnasında hareket ettirin. En iyisi kısa bir yürüyüş yapmak. Yeteri miktarda sıvı almaya gayret edin. Emniyet kemerinin alt bölümü karnınızın alt kısımını sarmalı. Böylece olası bir kaza anında karnınız baskı görmemiş olur. Bebek için endişelenmenize gerek yok. Çünkü plasenta ona gereken korumayı sağlayacaktır.


Hangi rahatsızlıklarla karşılaşabilirim ?


Hormonlarınızın değişmesi bedeninizde bazı farklılıklara yol açabilir.
Bunlardan başında gelenler:


Yorgunluk: Progesteron rahmi rahatlatırken aynı zamanda yorgunluğa neden olabilir. Bu nedenle özellikle hamileliğin ilk aylardında kendinizi sıkça yorgun hissedebilirsiniz. En iyi çözüm ise dinlenmek ve uyumak. Mide yanması: Gebeliğin son aylarında bebek mideye baskı uygular. Buna bağlı olarak mide asidi yükselir ve ağzınızda veya gezinizdeki acı tad oluşur (Reflü). Böyle bir durumda su ya da süt içebilirsiniz. Kahve ve şekerli gıdalardan kaçının.


Kabızlık: En kolay çare bolca doğal gıdalarda saklı. Kepekli besinler veya bağırsaklarınızı çalıştıracak seçenekler tüketin. Bolca sıvı alın ve hareket edin. Müshil ilacı kullanmayın. Sık idrara çıkma: Çevrenizde bulunan tüm umumi tuvaletleri ezberlediğiyseniz duruma şaşırmayın. Dolaşım sisteminizdeki hızlanma böbreklere de yansıdığından ihtiyaç giderme sayınızda artacak. Bebeğin baskısının da etkisi var. Durum size sıkıcı gelse de herhangi bir zararı yok. Bulantı: Hormonların değişmesine bağlı olarak mide bulantıları geçirebilirsiniz. Özelikle sabahları karşılaşacağınız bu rahatsızlık gün boyu sürmez. Mümkün olduğunca hafif atlatmak için hemen yataktan kalkmayın ve çay için.


İki kişilik mi yemeliyim ?


Hamilelik boyunca 6 ila 20 kilo almak normal sınırlar içinde sayılabilir. Dokuz ay boyunca enerji ihtiyacınız çok yüksek olacak. İlk üç ayda günde 2400 kalori sizin için yeterli olacak. Zaten bir gebenin bu kadar kalori tüketmesine izin var. İkinci üç ayda günde 2600 son üç ayda ise günde 2800 kalori tüketebilirsiniz. Bedeninizin bu dönemde yüksek miktarda vitamin ve minerale ihtiyacı var. Albümin (kırmızı et, balık, süt ürünleri, patates, kepekli ürünler) hücre yapımında faydalı. Bundan dolayı normal ihtiyacın iki katını almak gerekli. Kalsiyum (günde yarım litre süt, süt ürünleri) bebeğin kemik ve diş oluşumu için çok önemli. Demir (kırmızı et, kepekli ekmek, yeşil sebzeler) kan yapımını destekler. Vitaminler (meyve, sebze, kepekli ve sütlü ürünler) dolaşımı harekete geçirir. Tatlı su balığı ve iyotlu tuz iyot eksikliğin giderir.


Çatlaklar oluşmak zorunda mı?


Bu tamamıyla cildinizin yapısına bağlı. Ama kadınların yüzde 70'inden fazlası gebelikte çatlaklarla karşılaşıyor. Buna şaşmamak gerekiyor çünkü karnın çapı 50 – 60 cm kadar büyüyor ve bu durum cildiniz için ağır bir yük. Liflerin maksimum esnemesi gerekiyor ve cildiniz zayıfsa yırtılabilirler. Her ne kadar çatlakların rengi hamileliğin ardından soluklaşsa da izleri hep kalır. Gebeliğin 18. haftasından itibaren karnınıza buğday özlü yağlarla masaj yapmak size yardımcı olabilir.


İlk defa ne zaman hareket edecek ?


Hamileliğin belki de en heyecanlı anı bebeğinizin ilk tekmesini atması. İlk hamilelikte genelde 20. haftada ilk hareketler hissedilebilir. Deneyimli anneler ve ikiz bekleyenler 18. haftadan itibaren heyecanlanmaya başlayabilirler.


Doğumun başladığını nereden anlayabilirim ?


En önemli belirtileri sancıların başlaması veya suyun gelmesi. Böyle bir durumda derhal hastaneye başvurun. Bazı kadınlarda günler öncesinden akıntı başlar. Bazılarında huzursuzluk veya ishal görülüyor.


 

25 Temmuz 2013 Perşembe

Karanfil Yağı Hakkında Genel Bilgiler

Mersingiller ailesinden olan karanfil, bol yağışlı, ılıman iklimlerde yetişir. Karanfil, kış aylarında yapraklarını dökmeden,20 metreye kadar uzayabilir. Karanfil ağacının çiçekleri saplarının ucunda, demetler halinde, pembe ve sarı renklidir.


Karanfil ve Karanfil Yağının Yararları (Faydaları)


Karanfil ve karanfil yağı antiseptik özelliği sayesinde mikrop öldürücü özelliğe sahiptir.


Dişlerde yaşanılan diş eti hastalıkları, diş eti çekilmeleri, diş eti iltihaplanmaları gibi sorunlarda tedavi edici etki gösterir.


Hamile kalmayı kolaylaştıran karanfil ve karanfil yağı, aynı zamanda kolay bir doğum yapılmasına da fayda sağlar.


Ciddi bir balgam söktürücü olan karanfil ve karanfil yağı aynı zamanda öksürüğü de keser.


Yüksek ateş anlarında, karanfil ve karanfil yağı ateş düşürücü olarak kullanılabilir.


Ağızdaki istenmeyen kokuları bir iki tane kuru karanfil tanesi ile yok edebilirsiniz.


İştahınızın kapalı ise, karanfil yağı iştahınız açmaya yardımcı olur.


Bağırsak gazı gidermek de karanfil ve karanfil yağı çok faydalıdır.


İshal durumlarında karanfil yağı ishali kesici özellik gösterir.


Kendinizi sürekli yorgun ve bitkin hissediyorsanız çayınızın içine atacağınız birkaç tane karanfil, gün boyu yetecek enerjiyi size sağlayacaktır.


 

24 Temmuz 2013 Çarşamba

Kalıcı makyaj nedir, nasıl yapılır?

Kalıcı makyaj olarak bilinen ve kozmetik-dövme sayılabilecek bir işlemle kaş, göz çizgisi veya dudaklarda doğal cilt renginizle uyumlu etkiler yaratabilir, bazı ufak kusurlar kapatılabilir veya şekil bozuklukları giderebilirsiniz. Böylece daha bakımlı, çekici ve genç bir görünüme kavuşmak mümkün!


Sabah uyandığınızda yüzünüzde makyaj olacak, havuzdan çıktığınızda bile makyajınız bozulmayacak. Kulağa hoş geliyor değil mi?


Daha çok kozmetik-dövme sayılabilecek bu işlem sayesinde kaş, göz çizgisi veya dudaklarda doğal cilt renginizle uyumlu etkiler yaratılabileceği gibi bazı ufak kusurlar kapatılabilir veya şekil bozuklukları giderilebilir. Böylece daha düzgün, bakımlı ve genç bir görünüm kazanmak işten bile değildir!


Bu uygulamayı mankenler, aktörler, aktrisler ve gösteri işinde çalışan birçok ünlü görünümlerini belirginleştirmek için kullanmıştır. Elde edilen estetik değerin dışında; bu yöntemle stres, zaman ve para anlamında kazanılanlar göz önüne alındığında, bu yönteme neden “geleceğin makyajı” adının verildiği oldukça açık!


Kalıcı makyaj parlak ve yüzeysel görünen normal makyaja oranla daha doğal görünür. Bunun yanı sıra makyajı tazeleme, yenileme, ekleme gibi dertler ortadan kalktığı gibi zaman ve para tasarrufu da sağlar. Bu nedenle hemen herkese uygun olmasına rağmen, özellikle bu yöntemi kullanması tavsiye edilenler aşağıda liste halinde verilmiştir:


- Zamanı kısıtlı, çalışan kadınlar
- Seyrek, çok açık renk ya da yarım kaşları olan kadınlar
- Hassas gözleri olan kadınlar
- Seyrek kirpikleri olan kadınlar
- Lens kullanan kadınlar
- Göz bozukluğu olan kadınlar
- Kozmetik ürünlerine alerjisi olan kadınlar
- Artrit hastalığı veya titreyen elleri olan kadınlar
- Genellikle stresli veya ağır işleri olan kadınlar
- Atletler, sporcular
- Profesyonel hayatta sürekli iyi görünmek zorunda olanlar
- Hastalık, kemo-terapi gibi tedavilerden sorunları olan kadınlar
- Yüzlerinde bulunan asimetrik hatlardan kurtulmak isteyenler
- Dağılmayan makyajın avantajını kullanmak isteyen kadınlar.

Gereken özen gösterilir ve temizliğe önem verilirse güvenlidir. Kullanılan pigmentlerin (renklerin) tümü doğaldır. Kullanılan malzemenin tek kullanımlık steril malzemeler olması gerekir. Böylece ortamdan herhangi bir hastalığın bulaşma riski sıfırlanır.


Kalıcı makyaj yaptırmadan önce, cilt renginin alt tonlarındaki farklılıkları ortaya çıkaracak olan bir test uygulanabilir. Bu test sayesinde kişinin alerjik olup olmadığı da anlaşılarak herhangi bir alerjik reaksiyon riski elimine edilir.


Çoğu kişi uygulama anını hafif bir batma hissi olarak tarif eder. Kişinin ağrı duyarlılığı ve uygulayıcının el hafifliğine göre farklılıklar gösterecek minimum bir rahatsızlık söz konusudur. Bölgede oluşabilecek rahatsızlıkları en aza indirmek ve bölgeyi uyuşturmak için yüzeysel anestezi ve yağlar kullanılabileceği gibi, bir doktor ya da dişçi gözetiminde lokal anestezi de yapılabilir. Uzunluğu kişinin hassasiyetine, cilt nemine, yoğunluğuna, elastikiyetine ve cildin genel durumuna göre değişebilir. Ortalama süre 2-3 saat kadardır.


Bir set mikro steril iğne, kalıcı renk karışımına batırılarak kişinin istekleri doğrultusunda cilde uygulanır. Taze renk, iğneler vasıtasıyla cildin üst tabakasına zerk edilir. Dövme uygulamasının aksine, cilt hafifçe kaldırılarak renk uygulandığından, daha ağrısız gerçekleşir. Yine aynı nedenle ciltteki travma da çok daha çabuk iyileşir. Uygulama sonrasında çoğu kişi normal hayata derhal devam edebilir.


Uygulamanın tam anlamıyla kalıcı olması bazı şeylere dikkat edilmesini gerektirir. Güneşin UV ışınlarına fazla maruz kalmak ya da solaryum seansları, cildin fazla kuru olması, bazı uyuşturucular ve sigara kalıcılığı olumsuz yönde etkileyen faktörlerdir.


Alfa-hidroksi, retina ve glikolik asit, kalıcı makyaj uygulanan bölgelerden uzak tutulması gereken maddelerdir. Aksi halde etki azalabileceğinden belli sürelerde ekstra bakım gerekebilir. Göz kapaklarına güneş korumalı krem kullanmak, eye-liner uygulanmış gözlerde güneş gözlüğü takmak, dudaklara koruyucu sürmek gibi bazı önlemler makyajın kalıcılığını artıracaktır.

bakımlı görünmek, çekici görünmek, cilt kusurlarını kapatmak, doğal cilt rengi, genç görünmek, göz çizgisi, kalıcı makyaj nasıl yapılır, kalıcı makyaj nedir, kalıcı makyaj tehlikeli mi, kalıcı makyaj yapmak, kozmetik-dövme, makyaj yapmak, şekil bozuklukları

24 Eylül 2012 Pazartesi günü yayınlandı. 2.654


 

23 Temmuz 2013 Salı

En etkili estetik operasyonlar

Gelişen tıp ve teknolojinin sunduğu sınırsız imkânlar bizi hayalimizdeki görüntüye her geçen gün daha da yakınlaştırıyor. Birkaç seansta zahmetsizce cildinizi gençleştirmek, liposuction yaptırmadan bölgesel fazlalıklarınızdan kurtulmak ya da göğüslerinizi astırarak dikleştirmek bunlardan birkaçı…


İşte son dönemde en çok tercih edilen estetik ameliyatlardan bazıları…


Mavi ışık olarak da bilinen PPX yöntemi özellikle bir türlü giderilemeyen akneler ve akne izlerine yönelik olarak uygulanıyor. Yöntem cildi uyararak kendi kendisini tedavi etme mekanizmasını harekete geçiriyor.


PPX Sistemi’nde önce kişiye özel başlık ile cildin uygulama yapılacak olan bölümü vakumla yukarı çekiliyor, sivilce içindeki iltihabın ve aynı zamanda dolmuş gözeneklerin boşaltılması sağlanıyor. Vakumun ardından verilen mavi ışık enerjisi ise ciltte sterilizasyon sağlıyor ve sivilcenin bulunduğu alanı temizliyor. Bu uygulama sonunda sivilceler 2 ile 5 gün arasında hızla kuruyor ve cildin iyileşme mekanizması harekete geçiyor.


Yöntemin başlıca kullanım alanı bir türlü giderilemeyen akneler. Bilindiği gibi kızlarda en sık 14–17 yaşlarında, erkeklerde ise 16–19 yaşlarında görülen akne problemi iyi tedavi edilmediğinde birçok fiziksel ve ruhsal soruna ya da yaşam boyu taşınan izlere neden oluyor. Bazı kişilerde ergenlik döneminde karşılaşılmayan bu sorun ileri yaşlarda da ortaya çıkabiliyor. PPX yöntemi hem aktif akneler için hem de izler için kullanılıyor.


Bu tedavi, periyodik cilt bakımları yapılarak destekleniyor. Böylece cildin eskisinden çok daha canlı, parlak ve pürüzsüz bir görünüme bürünmesi sağlanıyor.


Bu yöntemde uzman ekip tarafından kişinin ihtiyaçlarına göre özel bir tedavi programı belirleniyor ve her program için farklı cihaz başlıkları kullanılıyor. Aslında yöntem, yüz germe ve cilt gençleştirme dışında çatlak tedavisinden epilasyona kadar pek çok işlemin yapılmasına de imkân tanıyor ancak özellikle yüz bölgesinde üstün bir performansa sahip olduğu söyleniyor.

Cihazın başlığı problemli bölge üzerinde gezdiriliyor ve cildin alt tabakalarına ışınlar gönderiliyor. Bu ışınlar bu bölgede cildin kendi kendini iyileştirme mekanizmasının harekete geçmesini sağlıyor ve kolajen üretimini tetikliyor. Böylece cilt daha sıkı, gergin ve lekesiz bir hal alabiliyor, işlem ihtiyaca göre 2–10 seans arasında uygulanabiliyor.


Akne izinden yüz gençleştirmeye, vücut çatlaklarından, doğum sonrası karın ve basenlerde oluşan sarkmalara kadar kullanılıyor.


Hipoosmalar lipotomi, yağları yontarak şekillendirme anlamına geliyor. Vücutta biriken ve şekil bozukluklarına yol açan yağ dokusunu şekillendirmek, selülitleri azaltmak ve yok etmek üzere tıp dünyasında kullanılıyor.


Birinci adımda, MLS sistemindeki bilgisayar kişiye özel bir hipoosmolar sıvı formülü elde ediliyor, ikinci adım olarak bu sıvı, yağlı bölgeye enjekte ediliyor. Şişen yağ hücreleri, cilt dışından MLS sistemine özel bir ultrason yardımıyla patlatılıyor ya da sıvılaştırılıyor. Üçüncü adımda da, sıvılaşmış yağ, özel tekniklerle hücre dışına atılıyor.


Karın, bel çevresi, basen, kollar, bacaklar, gıdı, sırt ve ayak bileklerindeki fazla yağlara karşı kullanılıyor, işlem genellikle 1-3 seans uygulanıyor.


Özellikle ABD’de yaygınlaşan bu yöntem, liposuction işlemine alternatif olarak gösteriliyor. İşlemin en önemli özelliği, uygulamasının oldukça basit olması ve cerrahi işlem sınıfına girmemesi.


İşlemde, saç telinden biraz daha kalın kanül, uygulama yapılacak bölgeye sokuluyor. Bu kanülden lazer ışığı çıkıyor ve o bölgedeki yağ hücrelerinin zar bütünlüğünü bozuyor. Eriyen yağlar, işlemden belli bir süre sonra vücut tarafından emilebiliyor.


Yüz, bilekler, kollar ve gıdı da dahil olmak üzere vücudun her noktasına uygulanabiliyor. Bu yöntem tam olarak bir ameliyat kabul edilmediği için ameliyatın risklerini da taşımıyor. Tek seansta, diğer yöntemlerde olduğu gibi fazla miktarda yağ alınamadığı için fazlalığı çok olan hastalarda tercih edilmiyor.

bölgesel fazlalıklardan kurtulmak, cilt gençleştirmek, estetik operasyonlar, favori estetik ameliyatlar, favori estetikler, göğüs astırmak, göğüs büyütmek, göğüs dikleştirmek, liposuction, MLS-Hipoosmalar lipotomi, Palamor Starlux 500, PPX mavi ışık, Smart Lipo

25 Eylül 2012 Salı günü yayınlandı. 1.926


 

22 Temmuz 2013 Pazartesi

Dekolte bölgesini ihmal etmeyin

Kadınlar geniş dekolteler giymeye bayılırlar. Belli bir yaştan sonra bacaklarını, kollarını beğenmeyip sakınsalar bile, dekoltelerden hoşlanmaya devam ederler.


Bir akrabam, tüm gençliği boyunca boynum kalın diyerek, kış-yaz yakasız bluz giymemişti. Ancak yaşı ilerleyince rahatladı. Ona nedenini sorduğumda bana cevabı, “boş vermişim dünyaya” oldu ve kahkahayı bastı. Esasında menapoz sıkıntıları, ateş basmaları, ani teleme nöbetlerinden sonra sıcağa tahammülü kalmamıştı ve nasıl göründüğü de artık pek umurunda değil gibiydi. Bence dekoltesi kırışmamıştı ve açık yakalı giysiler boynunu daha düzgün gösteriyordu. O da bu durumun keyfini çıkarıyordu!


İşin aslına bakacak olursak, boyunlarımız genelde çok çabuk kırışır. Hatta yüzümüzden önce bize ihanet eder. Boyun derisi yüz derisinden daha ince ve daha hassastır. Güneşten inanılmaz derecede etkilenir. Öte yandan yüzümüze oranla çok daha fazla baskı altındadır. Gün boyunca kıvrılır, katlanır, şekilden şekile girer. Gece uyurken bile aynı baskı devam eder…


Gün boyunca başımızı eğeriz. Her türlü işi yaparken, okurken, yazarken, düşünürken, bilgisayar başında boynumuz daima öne doğru eğilir. Sonunda kat kat kırışır, yatkın olanlarda gıdılar büyür. Masa başında, saatlerce başımız öne eğik olarak çalışmak hem kırışıklık, hem de kireçlenme açısından sakıncalıdır. Siz en iyisi başınızı daima dik tutun. Bunu sağlamak için sırt ve omuzlarınızı da dik tutmanız gerekir ki, bu bütün duruşunuzu ve vücut dilinizi olumlu yönde etkiler.


Yüksek yastıklar yüzümüzün ve boynumuzun kırışmasına hatırı sayılır katkıda bulunurlar. Size tavsiyem, yastıksız ve sırtüstü yatmanız. Uykuda durmadan sağa sola dönerseniz cildinizde yastık izleri kalır. Bu izler zaman içinde yer edip kırışıklık haline gelirler. Saten bir yastık kullanırsanız izler azalır ama yine de zamanla basınçtan oluşan çizgiler oluşabilir. Vücudunuzun şeklini alan visco yastıklar hem yüzünüzü hem boynunuzu katlanmaktan korur. Sırtüstü uyumak için, seyahatlerde kullanılan ve boyuna takılan şişme yastıkları da kullanabilirsiniz. En azından bir havluyu kıvırarak boynunuzun altına koyabilirsiniz. Bu önlemler hem sağa sola dönmenizi azaltır, hem omurganızı dinlendirir hem de boyun, dekolte ve yüzünüzde kat yerleri oluşmasını önler.


Boyun ve dekoltemiz güneşte en kolay kuruyan, lekelenen ve kırışan bölgemizdir. Güneş ve aşırı solaryum etkisini ilk önce boyunda gösterir. Boyun derisi kısa sürede kalınlaşır, kabalaşır ve kırışır. İşin garip tarafı yüzümüze kat kat kremler süreriz ama birçoğumuz boyun ve özellikle dekoltemizi bu bakımdan mahrum ederiz. Oysa güneşten koruma, yüz temizleme ve nemlendirme adına yaptığımız her şeye hatta peelingler ve maskelere boyun ve üst dekoltemizin de ihtiyacı vardır.

Geçen hafta değinmiştim, araba kullanırken boynumuz, dekoltemiz savunmasız bir halde güneşe maruz kalır. Üstelik eşitsiz bir şekilde tek taraflı yanar.


Parfüm şişesini elimize aldığımızda ilk yaptığımız hemen boyun kenarlarına ve göğsümüze sıkmaktır. Oysa parfümler güneşe karşı hassasiyetimizi ciddi ölçüde arttırırlar. Özellikle yaz aylarında, boyun bölgesine parfüm sürmeyin. Boyun ve göğüsteki lekelerin çoğu parfümlerin eseridir. Geceleri parfüm sürdüğünüzde sabah duş almadan güneşe çıkmayın.


Boynumuzun doğal şekli kırışıklığın oluşumunda çok etkilidir. Kalın ve kısa boyunlarda (Akdeniz tipi) çocukluktan itibaren, hafif yatay çizgiler oluşmaya başlar. Bu çizgiler giderek derinleşir. Hele çene küçükse boyunda şekil bozulmaları ve gıdı daha fazla dikkat çeker. İstenirse çene dolgu veya protezle büyütülüp kamufle edilebilir. Yuvarlak yüzlerin boynu genellikle kısadır. İnce, uzun boyunlar hareketten daha az etkilendikleri için daha geç kırışırlar ve bütün tedavilere daha iyi yanıt verirler.


Boynumuzu gençleştirip güzelleştirmenin birçok yöntemi var. Ama her şeyden önce günlük bakım, yatış şekli ve güneşten koruma gelir. İhtiyaca göre birçok yöntemden yararlanılabilir. Estetik cerrahi, Botox, Dolgu teknikleri, Işık tedavisi (Foto IPL), Mikro dermabrazyon, Karbossi terapi, Peeling çeşitleri gibi. Ancak bunların birçoğu için sonbaharı beklemek gerektiği için bu konudaki ayrıntıları o zaman yazmak üzere erteliyorum. Ama Botox veya Dolguya ihtiyacınız varsa her mevsimde yararlanabilirsiniz. Öte yandan masaj boyun için çok yararlıdır ve mevsimi olmayan etkili bir tedavidir. Masaja cilt hafifçe pembeleşinceye kadar devam edilmelidir. Sonra da maske veya kompres ile cildi dinlendirmeye geçebiliriz.


Yaz mevsiminde cildinizi tahriş etmeyecek, güneşe karşı hassasiyetini arttırmayacak bir boyun maskesi ile kompres önerebilirim.


Pişmiş patatesi soyup ezdikten sonra bir yumurta sarısı, bir çay kaşığı bal, bir çay kaşığı zeytin yağı ekleyip bir lapa haline getirin. Bu karışımı bir sargı bezi veya tülbent içine koyup boynunuza sarın. Yüzünüz yuvarlak ise 20-30 dakika, ince ise 10-15 dakika kadar bekletin. Bu maskeyi haftada iki kere uygulayabilirsiniz.


Bir kabın yarısına soğuk süt koyup üzerini su ile doldurun. Yani yarısı süt yarısı su olan bir karışım hazırlayın. Sonra büyükçe bir pamuk parçası ile boynunuza birkaç kere kompres yapın. Ardından soğuk su ile yıkayın. Bu kompres anında etki eder. Boynunuz daha diri ve pürüzsüz görünür.


Yasemin Amatoboyun gençleştirme, boyun maskeleri, Cilt bakımı, dekolte bölgesi, dekolte bölgesi bakımı, dekolte bölgesine bakım, dik göğüsler, dinlendirici kompres, göğüs bakımı, göğüs güzelliği, güzel göğüsler, Güzellik, patates maskesi, Yasemin Amato

03 Ekim 2012 Çarşamba günü yayınlandı. 6.600


 

Kimyasal peeling rehberi

Canlılığını yitirmiş ciltleri canlandırmak için bir takım kimyasal maddelerle yapılan peeling işlemi kimyasal peeling olarak adlandırılır.


Hangi tür peelingin size uygun olduğunu anlamak için bir uzmandan yardım almak gerekir.


Peeling işlemi sonrası yapılması ve dikkat edilmesi gereken bazı noktalar da vardır. İşte peeling konusunda merak edilen soruların yanıtları…


Kimyasal peeling, cildi canlandırmak amacıyla uygulanan kimyasal maddelerle cildin hasarlı üst kısmının “soyulması” işlemidir. Bu şekilde daha parlak, genç, temiz bir cilt görünümü kazanılır. Bu şekilde cilt adeta yeniden hayat kazanır


Kimyasal peeling amacıyla değişik kimyasal maddeler kullanılmaktadır. Kullanılan maddeye göre yüzeyel, orta ve derin peeling yapılabilmektedir.


Kimyasal Peeling’te çoğunlukla glikolik, laktik ve meyve asitlerini içeren “Alfa Hidroksi Asitleri” tercih edilebiliyor. AHA meyvelerden diğer besinlerden elde edilen doğal asitlerdir ve yüzeysel peeling maddesi olarak kullanılır.


TCA (trikloroasetik asit) ile orta derinlikte, Fenol (karbolik asit) ile daha derin peeling yapılır, bu tedavi metotları daha farklıdır.


Zamanla ciltteki kollajen ve elastin liflerde bozulma olur, bunun sonucunda ince çizgiler ve kırışıklıklar oluşur. Kimyasal peeling ile daha bol ve daha iyi organize olmuş yeni dokuların oluşması sağlanır.


Cildin üzerindeki hasarlı kısım ayrılması ile daha sağlıklı rengi ve dokusu güzel bir cilt oluşur.


- Akne (sivilce) tedavisi


- Aknelerin iyileştirdikten sonra bıraktığı izlerin tedavisinde (skarlar)

- Kırışıklıklar ve ince çizgilerin giderilmesi


- Ciltteki açık porların (gözeneklerin) kapanması


- Eldeki yaşlılık lekeleri giderilmesi


- Gebelik lekelerinin giderilmesi


- Yaşlılık ve güneş lekelerinin tedavisi


- Yaşlanma etkilerini geciktirilmesi


- Gebelerde


- Uygulama bölgesinde aktif enfeksiyonu olanlarda


Tedaviden sonra kısa süreli hafif kızarıklık, pullanma ve soyulma olabilir. Tedavi sonrası enfeksiyon, skar (nebbe dokusu) oluşma riski ise AHA peelingde yok denecek kadar azdır.


Peeling uygulamasını takiben güneşten korunma çok önemlidir. AHA peeling sonrası kişiler normal aktivitelerine devam ederler. Uygulamayı takiben birkaç saat makyaj yapılmaması, bazı özel kremler dışında ürün kullanılmaması ve güneşten korunulması önemlidir.


İşlemin maliyeti yapılacak bölgeye ve periyodik tekrarına göre değişir.

akne tedavisi, Alfa Hidroksi Asitleri, canlılığını yitirmiş ciltler, cildi canlandırmak, derin peeling, fenol nedir, gebelik lekelerinin giderilmesi, güneş lekelerinin tedavisi, ince çizgilerin giderilmesi, karbolik asit, kimyasal peeling nedir, kırışıklıklar giderilmesi, peeling nedir, sivilce tedavisi, TCA nedir, trikloroasetik asit, yaşlılık lekeleri

28 Eylül 2012 Cuma günü yayınlandı. 2.644


 

21 Temmuz 2013 Pazar

Dolgun dudaklar için estetik

Gençliğin ve güzelliğin simgesi olan dolgun dudaklar birçok kadının istediği fiziki özelliklerin başında geliyor. Peki, dolgun dudaklara sahip olmak için yapılabilecek neler var? İşte cevaplar…


Dolgun dudakları niçin güzel buluyoruz biliyor musunuz? Çünkü dolgun dudaklar bir anlamda gençliğin simgesi. Neden mi? Zamanla kadınlık hormonlarının üretimi azaldıkça kadınların vücudunda önemli değişimler olur. Doğurganlığın azalması, cildin kuruması, saçların azalması ve dudakların incelmesi bu değişimlerdendir.


İşte bu nedenle belki de bilmeden kalın ve dolgun dudakları güzel buluyoruz. Eğer dudaklarınız zamana yenilip eski dolgunluğunu yitirdiyse bu konuda önlem alabilir ve küçük bir girişimle birkaç yaş geriye dönebiliriz.

Kolajen ve hyalurinik asit dudaklara dolgun görünüm vermek için en sık kullanılan yabancı dolgu maddeleri. Bunların uygulaması son derece basit ve kişi günlük hayatına hemen dönebiliyor. ancak dezavantajları kalıcı bir çözüm getirmemeleri. Çünkü en fazla 6 ay içinde dudaklar eski haline dönüyor.


Hastanın kendi vücudundan alınan yağ ve deri gibi dokuları kullanarak da dudaklar dolgunlaştırılabiliyor. Bu dokularla hazırlanan doku kokteyli dudaklara enjekte ediliyor. Çok komplike bir işlem değil ve lokal anesteziyle yapılabiliyor. Kişinin kendi dokusu olduğu için alerji riski de yok. Ancak bu dokular da zamanla eriyor, işlemde kalıcılık sağlamak için birkaç kez tekrarlamak gerekiyor.


Dudakları dolgu maddeleri kullanmadan çeşitli kesi teknikleriyle daha kalın ve biçimli görünür hale getirmek olası. Bu operasyonlarda amaç dudak kenarlarını daha dışarı taşırmak ve dudaklara daha kalın bir hal kazandırmak. Bu operasyonun sonucu kalıcı oluyor ve değişmiyor. Bu operasyonlar da dolgu maddesi enjeksiyonları gibi lokal anestezi altında yapılabilen basit girişimler.


 

HORLAMAYA 7 GÜNDE SON




Kullanıcı Yorumlarından Birine Göz Atın…TIKLa



Raci Gündoğan / Muğla – 47 yaşında

Tek kelimeyle olağanüstü. Bundan iki yıl önce horlama şikayetim yüzünden tedavi olmak istedim. İlk olarak geceleri takacağım bir protez verdiler. Bu protez ile sorunum çözülmedi, sadece taktığım günler horlamıyor veya daha rahat uyuyordum. Bir süre sonra bu durum benim için neredeyse işkenceye dönüştü ve o zamandan bu yana hiç bir şey kullanmadım. 7 günde horlamaya kesin çözüm denildiğinde haliyle inanmamıştım. Sadece dene dediler ve denedim. Tamamen doğal yollarla ve çok kolay bir şekilde anlatılanları uyguladım ve artık yıllar sonra daha rahat uyuyorum. Teşekkürler…



Horlama Ciddi Bir Problemdir ve Bir Takım Rahatsızlıkları da Yanında Getirir!



Günlük yaşam kalitenizin yükselmesi, sağlıklı ve daha rahat bir uyku uyumanız için horlama tedavisi önemlidir. Ayrıca horlama tedavisi, horlama ile oluşan ek rahatsızlıkların yok olması için de çok önemlidir!

Horlamayı Sadece 7 Günde Durdurmak ve Daha Kaliteli Bir Yaşam İstiyor musunuz?




Dikkat! Piyasada mutluluğun formulünün onlarda olduğunu iddia eden bir çok Horlama ürünü bulunmaktadır.











Bu Kitapta Anlatılan Doğal Yöntemler Sayesinde, Horlama Probleminiz Sadece 7 Günde Tamamen Sona Erecektir!


Horlamayı durdurmak için piyasada birbirinin benzeri olan pek çok ürün ve tedavi yönteminden bahsediliyor. Burun şeritleri, aparat ve protezler, horlama yastıkları veya cerrahi operasyonlar.

Bir düşünün, her gün aparat veya protez takmak zorunda değilsiniz, gideceğiniz her yere özel horlama yastığını da taşımak zorunda değilsiniz… En önemlisi cerrahi bir operasyon geçirmek zorunda da değilsiniz! Tek yapmanız gereken 7 gün boyunca anlatılanları uygulamak!

7 gün sonunda daha kaliteli ve sessiz bir uykuya sahip olabilirsiniz. Emin olun, bu sorunun çözülmesi günlük yaşantınızı gözle görünür bir şekilde değiştirecektir.





7 Günde Horlamaya Son Kitabında Anlattığımız Yöntemleri Deneyen Bir Hasta Eşinin Yorumu…




Güzin Şendirlik/ İzmir – 43 yaşındaBu kitabı internetten diyet programı araştırırken gördüm. Eşimin horlama problemi var ve bu yüzden her ikimiz de rahat uyuyamıyoruz. Başta inanmadım, biraz araştırdım ve bir kaç gün bu siteyi ziyaret ettim durdum. Eşimin horlamadan uyuyacağını düşününce, hem onun için hem de benim için daha rahat bir uyku olacaktı ve denemediğim için aklımda soru işareti kalmasını istemedim. Bu yüzden kitabı satın aldım. Tabii eşim ilk önce uygulama konusunda itiraz etti, ısrarla ilk 4 gün uygulamasını sağladım. 4 gün sonunda horlamanın kesildiğini bile farkedemedik. Sabah kalktığımızda bunun üzerine konuşuyorduk ve çok daha rahat uyuduğunu belirtiyordu. Fakat ben bir kaç gün daha uygulaması konusunda ısrar ettim. Sonuç olarak yaklaşık 9 günün ardından horlamanın tamamen kesildiğini fark ettik. Eşim ve benim için artık daha sessiz ve daha rahat bir uyku dönemi başladı. Benim gibi araştırmacıysanız konuyu araştırın ama sonunda birbirinin benzeri olan burun aparatları ile karşılaşıyorsunuz. Size önerim benim yaptığımı yapın ve bu sayfayı kaydedin, çünkü mutlaka yeniden ziyaret edeceksiniz. Veya hemen deneyin.





Unutmayın! Horlama Ciddi Bir Hastalıktır. Fiziksel ve duygusal hasara neden olur. Uyku kalitesindedüşüş, uyku eksikliği, eşinizin rahatsızlığı, uyku apnesi ve onunla birlikte gelen daha bir çok hastalığa sebebiyet verir!

Artık horlamak istemiyorum, daha sağlıklı ve daha rahat uyumak istiyorum diyorsanız; 7 Günde Horlamaya Son isimli doğal tedavi yöntemini kısa bir süre için Sadece 72 TL ‘ye Satın Alabilirsiniz.







7 Günde Horlamaya Son İsimli Özel Yöntemler İçeren E-Kitap
Kısa Bir Süre için Sadece 72,00 TL








20 Temmuz 2013 Cumartesi

Zayıflamak isteyenler kaliteli uyumalı

Çağımızın kronikleşen sorunu obezitenin ana nedeninin beslenme alışkanlıklarından ziyade yetersiz ve kalitesiz uyku olduğu son dönemde bilim adamlarının üzerinde birleştiği bir konu.


Çağımızda obezite tüm insanlığını sorunu… Bu sorunu tetikleyen unsurun sanıldığı gibi yeme içme olmadığı anlaşıldı.


Fazla kilolu kişilerin gece iyi uyuyarak kilo verme ihtimalinin daha fazla olabileceği belirlendi.

Kanada’da yapılan araştırmaya imza atan Jean-Philippe Chaput ve Angelo Tremblay, 6 saatten az uyuyanların kilo almaya daha meyilli olduğunu belirtti.


Kanada Tıp Derneği’nin dergisinde yayımlanan araştırma, az uyumanın, açlık hissini tetiklediğini ve iştahı kontrol eden leptin, grelin ve kortizol hormonlarının salgılanmasını olumsuz etkilediğini, bu nedenle az uyuyanların kilo aldığını gösterdi.


Araştırmacılar, kilo vermek isteyenlere, diyet listelerinin ve sporun yanında “iyi uykunun” da önerilebileceğini belirtti.


Son yıllarda birçok araştırmada uykunun obeziteyle mücadelede önemli olduğu belirlenmişti. 6 ay süren bir araştırmada kaliteli uyku uyuyan kişilerin kilo verme ihtimalinin yüzde 33 fazla olduğu görülmüştü.

beslenme alışkanlıkları, diyet listeleri, düzenli uyku, kaliteli uyku, kalitesiz uyku, kilo vermek, obezite sorunu, obezite ve uyku, obezitenin nedenleri, spor yapmak, yeterli uyku, yetersiz uyku, zayıflamanın yolu

22 Eylül 2012 Cumartesi günü yayınlandı. 3.362


 

19 Temmuz 2013 Cuma

Burun estetiği ameliyatları

Burun pek çok işlevi ve anlamı olan bir organdır. Bu yüzden, burnundan rahatsızlığı olan hastaların ameliyat olmadan önce dikkatli bir biçimde incelenmesi gerekir.

Türkiye’de yapılan estetik operasyonlarda burun estetiği ameliyatları ön sıralarda yer alıyor. Bu ameliyatların nasıl yapıldığını muhtemelen pek çoğunuz biliyorsunuzdur veya burun ameliyatı geçirmiş kişilerdeki değişimi ve neticelerinin nasıl olduğunu mutlaka görmüşsünüzdür. Ben bu yazımda burun hakkında bilinmeyen veya algılanamayan diğer önemli hususlara değinmek istiyorum.

Burun insan vücudunun en enteresan organlarından biridir. Çünkü sırtı önde, tepesi aşağıda, kökü yukarıda ve kanatları aşağıdadır. Aldığımız havanın ısınmasını sağlayan, onu tozlardan arındıran ilk duraktır. Kadınlar östrojen hormonlarından dolayı erkeklerden daha iyi koku alırlar. Kadınların ovülasyon (yumurta oluşumu) zamanında, yani östrojen düzeylerinin en yüksek olduğu zamanda koku alma hassasiyeti çok daha artar. İnsanların 4 bin kokuyu ayırt etme kabiliyetleri vardır.

Burnun aynı zamanda ruh dünyasının bir amblemi olduğunu tarihçi filozof Johann Gottfried Seume yazmıştır. Dahlke ise psikosomatikle ilgili el kitabında burnun simgelediklerini şöyle tarif ediyor: “Hükmetmek, gurur, güç, seksüalite.”

Bornemann adlı sosyolog 1991'de, bir kitabında burnun erkekte “iktidar” işareti olarak anlaşıldığını, bundan dolayı toplumda burun büyüklüğünün veya küçüklüğünün penis ile orantılı görüldüğünü, burada kastedilenin aslında cinsel arzu ve güçle ilişkisi olduğunu yazdı.

Johan Caspar Laveter adlı sosyolog ve psikolog burnun sadece nefes almak, koku almak gibi işlevleri gören bir organ olmadığını, onun ayrıca cinsel gücü yansıttığını ve bir sembol olduğunu belirtti.

Geçmişe bakıp burnun seksüalite ile ilişkisini göz önüne alacak olursak, onun üzücü kaderine de şahit oluruz. Yüzyıllar önce I. Friedrich tecavüz edenlerin, evlilik dışı ilişki kuranların burnunu kestirmişti.

Eğer anlamlı bakılacak olunursa sifilis hastalığının bulaşma şekli (cinsel ilişki) ile bu hastalığa yakalananlardaki burun dokusu lezyonu ve kaybı arasındaki psikodinamiği göz ardı etmek mümkün değildir.

Edmond Rostand komedisinde Cyrano de Bergerac’ı çirkin ve koca burunlu ama iyi yürekli bir figür olarak göstermiştir. Collodi’nin yalan söyledikçe burnu büyüyen Pinokyo masalını ise hepimiz biliriz.

Çirkin görünümlü bir burun edebiyatta ve resim sanatında sıklıkla kullanılan bir motiftir. Hiçbir organ burun kadar günlük konuşmada mecazi olarak kullanılmamıştır: Burnu bir karış havada, burnu büyüdü, burnundan hiç kıl aldırmıyor, hık demiş burnundan düşmüş, burnunu her yere sokuyor, burnunun ucunu görememek…

“Korku ve öfke duygusunun yansıması cinsel organlaradır ve bu organlardaki problem olarak algılanır. Bu yansıma eğer cinsel organlara olmazsa, bu takdirde onun sembolik karakterlerine yönelir, tıpkı burun gibi.” Bunu Roth 1959 yılında “The Face-Genital Equvation” adlı kitabında yazmıştır.

Burnun genel anlamından da anlaşıldığı gibi kimi zaman ruhsal şikayetleri olan hastalarda psikolojik bozuklukların yansıması burunda gerçekleşir ve hasta burnunda sorun olduğunu düşünür. Psikozları tedavi edilmemiş veya tanınamamış bir hastaya yapılan burun ameliyatının hasta ve cerrah açısından çok sıkıntı verici problemlere yol açabileceği aşikardır.

Bütün bunları dikkatle göz önüne aldığımızda burnun bir sürü fonksiyonunun ve anlamının olduğunu görüyoruz. Böyle önemli bir organından rahatsızlığı olan hastaları, ameliyat etmeden önce çok daha dikkatle incelememiz gerekiyor.

Burun estetik görünüm bakımından çok dikkat çeken bir organdır. Travmatik veya doğumsal burun şekilsizlikleri hep dikkat çeker ve çoğu zaman kişi çevreden kırıcı, gücendirici veya alaycı davranışlarla karşılaşır. Bundan dolayı da bu psikolojik baskıya sadece çok dengeli karakter ve ruh hali olan kimseler katlanabilir. Bilhassa 25 yaşına kadar olan, sosyal yaşamı henüz tam oturmamış kişilerde burnun şeklini ve formunu değiştirme arzusu sosyal kabullenme açısından çok daha yüksektir. Bu yaş sınırı atlatıldıktan sonra mesleki ve ailevi yaşamın getirdiği güven ve denge kişiyi burun probleminden uzaklaştırır. Bu psikolojik baskı bu aşamadan sonra da hâlâ devam ediyorsa kişi o zaman plastik cerrahi yoluyla çözüm aramayı denemelidir.

Eğer bir burnun düzeltilmesi için ameliyat kararı doğru verildiyse ve ameliyat teknik açıdan kurallara uygun olarak yapıldıysa neticenin getireceği pozitif psikolojik etki bütün estetik ameliyatlar içinde en etkin olanıdır. Başarılı bir burun ameliyatından sonra hastanın kendine güveni gelir ve bunun böyle olmasına da şaşırmamak gerekir. Çünkü burun tam yüzün ortasındadır, görmemek imkansızdır.

Dr. Serdar Erenburun ameliyatı, burun cerrahisi, burun dikleştirme, burun düzelttirme, burun estetiği, burun estetiği ameliyatı, burun güzelliği, burun küçülttürme, burun rahatsızlığı, burun tıkanıklığı, cinsel arzu, Dr. Serdar Eren, koku almak, rahat nefes almak

04 Ekim 2012 Perşembe günü yayınlandı. 2.703


View the original article here

BİTKİ KARIŞIMLI AKTİF ZAYIFLAMA ÇAYI

Özel bitki karışımlı AKTİF YAŞAM ÇAYI zinde ve formda kalmak için ideal bir ürün. Özel formül ile hazırlanan Aktif Yaşam Çayı tamamen doğal bitkilerden oluşur, içerisindeki etken maddeler vücudun fazla yağlardan kurtulmasına yardımcı olur.ŞİMDİ İNCELE




Özel bitki karışımlı AKTİF YAŞAM ÇAYI zinde ve formda kalmak için ideal bir ürün. Özel formül ile hazırlanan Aktif Yaşam Çayı tamamen doğal bitkilerden oluşur, içerisindeki etken maddeler vücudun fazla yağlardan kurtulmasına yardımcı olur. Düzenli kullanıldığında vücut üzerindeki etkisi daha iyi sonuç vermektedir. Zinde ve formda kalmak isteyenler için Aktif Yaşam Çayı, doğal bir dost.
Aktif Yaşam Çayı özel formülü doğal bitki karışımı ile kilo probleminde, bağırsak tembelliğinde sindirim ve gaz şikayetlerinde en iyi diyet destekleyicidir. Öğünlerden önce 1 fincan içildiğinde fazla yemek yemenizi ve acıkmanızı engeller. Kolestrolü düşürmede ve tansiyonu dengelemede yardımcıdır.
İçindekiler : Kayısı, Biberiye, Sandaroz, Kitre, Şahtare, Funda yaprağı, Sinameki, Rezene, Defne Yaprağı, Anason, Portakal, Kekik, Mersin yaprağı, Papatya, Ardıç tohumu
Kullanım şekli: Bir süzen poşeti fincanınıza koyup üzerine yeni kaynamış su ilave edilerek 3-5 dakika demleyin. Arzunuza göre tatlandırabilirsiniz.
Sabah öğlen ve akşam günde üç defa AÇ KARNINA içilmesi önerilir.
Ürün hiçbir kimyasal madde içermeyip, bitkisel çaydır.
Bilinen hiçbir yan etkisi bu güne kadar görülmemiş olup,sadece çok sık tuvalete çıkmanızı sağlar.
Ürünlerimizi çok özel formülüyle CELAL BAYAR ÜNİVERSİTESİ Tıbbi ve Aromatik ürünler Fakültesi mezunu Abdurrahman MUSLU tarafından üretilmektedir. Ürünlerimiz 21.09.2011 tarih ve G31-1344 sayılı sicil numarası ile ilgili bakanlıkça kayıt altına alınmıştır.

Yüz gerdirme ne zaman yapılmalı?

Eğer yüzünüzde sarkma yoksa cerrahın kapısını çalmayın. Yüzde sarkmayı önleyici ameliyat yoktur, sarkmayı tedavi edecek ameliyat vardır.


Günün birinde aynaya baktığımızda ve yüzümüzün yerçekimine yenildiğini fark ettiğimizde kendiliğinden başımızı dik tutarak yüzümüzü gergin görmeye çalışırız. İşte bu an face lifting ile tanışma zamanının geldiğinin sinyalleridir.


Sarkmamış bir yüzde kuvvetli mimik adalelerinin ortaya çıkardığı kırışıklıkları yüz germe ameliyatı ile yok etmek mümkün değildir. Bu yalnızca adalelerin fonksiyonunun giderilmesi ile mümkün olur -ki bu da hareketsiz, ifadesiz bir yüz görünümü yaratabilir.


Yılların ve yaşam şartlarının geride bıraktığı izleri yok etmek hastalarımın birincil isteklerindendir. Yüz bundan dolayı “ruhun vitrini” olarak tanımlanır. Kişi yüz adalelerinin yansıttığı ifade tarzıyla iç dünyasını dışa vurur. Yüzde çirkin bir görünüm yaratmak için 60 adalenin kasılması gerekirken bir gülüş için 10 adalenin fonksiyonu yeterlidir.

Yüz uyum içinde yaşlanıp sarkar. Dolayısıyla gerilmesi de uyum içinde olmalıdır Yüzde gerilmesi gereken aşağı doğru sarkmış üç bölüm vardır; Alın, yanaklar ve boyun. Yüzün yaşlanması ve sarkması bir uyum içindedir. Dolayısıyla gerilmesi de uyum içinde olmalıdır. Hastalarım genellikle yüzün bir bölümünün sarkmasından şikayet eder ve bu durumun düzeltilmesini isterler. Çünkü kendileri aynanın karşısında defalarca iki parmakları ile o sarkmış bölgeyi gerdirmişlerdir. En güzel örnek de boyun derisini baş ve işaret parmağı arasında tutup kulak arkasına çekmeleridir. Çünkü en çok göze çarpan sarkıklık oradadır. Ancak yüzün diğer bölgelerini eski durumunda bırakıp sadece boynu germek uyumu bozduğundan aslında tüm yüze ameliyat edilmiş bir yüz görünümü verir.


Oysa yüz germe ameliyatından sonra yüzün gençleşmiş ifadesi doğal olmalı ve yüz yapısı uyumunu korumalıdır. Ameliyatın sonucu kişinin görünümünü yıllarca geriye bile götürse, bu genç görünüm hastanın yakınlarınca bilinen, hafızalardaki tanıdık yüz ifadesinden uzaklaşıp yabancı bir yüz gibi algılanmamalıdır. Bence bir plastik cerrahın en hoşuna gidebilecek söz, hastasına başkalarının “Ameliyatın çok güzel yapılmış” yerine “Çok güzel, genç ve dinlenmiş görünüyorsun” demesidir. Bu da ancak yüzün iyi bir analizden sonra uyumu koruyucu bir strateji ile ameliyat edilmesiyle mümkündür. Bu kazanılmış güzel görünüm kişinin sosyal ve duygusal yaşamını mutlaka pozitif bir şekilde etkileyecektir. Kişinin kendine güveni artacak, kendini daha iyi hissedecektir. Ama bu etkiyi fazla abartıp da, Dr. Ulrich Hinderer’in söylediği gibi, bu tür estetik ameliyatları her zaman “bıçak ile psikoterapi” diye tanımlamak doğru değildir.


Face lifting kötü anıların ve duyguların bıraktığı izleri silebilir ama yaşanmakta olan ruhsal çöküntüyü asla… Hastalarımın ruh dünyalarında fırtınaların estiği ve benim fark etmediğim anlarda yaptığım yüz estetiği operasyonları hem hastanın hem de benim başımı ağrıtmıştır. Yüz germe ameliyatı isteyen hastalarıma şunları söylüyorum: “Eğer kendinizi genç, canlı ve dinamik hissederken aynaya baktığınızda yorgun ve yaşlı bir yüz görüyorsanız, bu farklılığı ameliyatla gidermek istemeniz normaldir.”


Yüz germe ameliyatı denilince hemen aklınıza tüm yüz derisinin, deri altı yapılarından ayrılıp bütün kırışıklıkların giderilerek gerilmesi gelebilir. Bütün kırışıklıklar giderilirse mimiksiz bir yüz ortaya çıkar ki bu, yüze bir maske görünümü verir. Oysa alın ortasındaki, göz ve dudak etrafındaki kırışıklıklar ilave yöntemlerle ayrıca tedavi edilebilir.


Hastaların konsültasyonlarda hep sorduğu bir soru vardır; “Bu yüz germenin etkisi ne kadar sürer?” Benim verdiğim yanıt ise “ömür boyu”dur. Sık sorulan ikinci soru ise şu; “Bu ameliyatı şimdi mi yaptırayım, yoksa daha bekleyeyim mi?” Ben bu soruyu karşı bir soru ile cevaplandırmak isterim; “Sizi mutlu edebilecek, beğendiğiniz, hoşunuza gidebilecek bir şeye sahip olma imkanınız olduğunda, bu mutluluğu hemen yaşamak mı yoksa 4-5 yıl ertelemek mi istersiniz?” Kısacası face liftingin yaşı yoktur, dokuda sarkmanın olup olmadığı önemlidir. Yüzünüzde hiç sarkma yoksa plastik cerrahın kapısını çalmanıza da gerek yoktur çünkü yüzde sarkmayı önleyici ameliyat yoktur, yüzde sarkmayı tedavi edecek ameliyat vardır. Bunun yaşı ise sarkmanın belirginleşmesi ile başlar. Yapılacak ameliyatın metodu ve kapsamı da bu sarkmanın derecesi ile alakalıdır.


Dr. Serdar Eren

 

18 Temmuz 2013 Perşembe

5 GÜNDE 5 KİLO VERDİREN DİYET

5 GÜNDE 5 KİLO VERDİREN DİYET


1. gün: Sadece haşlanmış patates yiyeceksiniz. Sabah, öğlen, akşam. Başka bir şey yok. Ama istediğiniz kadar, kusana kadar yiyebilirsiniz.PATATESLERE BAHARAT DIŞINDA HıÇ BıR ŞEY ıLAVE EDıLMıYOR.

2. gün: Yalnızca sebze. Ama aklınıza gelebilecek her tür sebzeyi yiyebilirsiniz. Yağsız olmak kaydıyla her tür çiğ salata, yine yağsız haşlanmış sebze yemekleri, türlüler... BAHARAT DIŞINDA HıÇ BıR ŞEY ıLAVE EDıLMıYOR
Sabahtan itibaren HANGı SEBZELERLE BAŞLIYORSANIZ ONUNLA DEVAM EDıYORSUNUZ. ıSTERSENıZ 40 CEŞıT SEBZE YıYEBıLıRSıNıZ. AMA BU SEBZELERıN SABAH Kı TABAĞINIZDA OLMASI GEREKıYOR.YANı GÜNE NEYLE BAŞLIYORSAK ONUNLA DEVAM EDıYORUZ.

3. gün: Bugün et günü. Yine sabahtan başlayarak haşlanmış, ızgara ne çeşit olursa olsun, yağsız et. Yağsız ton balığı, ızgara balık, tavuk.
GÜNE NEYLE BAŞLIYORSAK ONUNLA DEVAM EDıYORUZ.BAHARAT DIŞINDA HıÇ BıR ŞEY ıLAVE EDıLMıYOR


4. gün: meyve günü. Yine yiyebildiğiniz kadar her tür YAŞ meyveyi ( MUZ HARıÇ) tüketinGÜNE NEYLE BAŞLIYORSAK ONUNLA DEVAM EDıYORUZ

5. gün: Yalnızca yumurta. BAHARAT DIŞINDA HıÇ BıR ŞEY ıLAVE EDıLMıYORYada yağsız diyet süt veya yoğurt. seçim sizin..GÜNE NEYLE BAŞLIYORSAK ONUNLA DEVAM EDıYORUZ

6. ve 7. günler bu diyetin bayramları yani dinlenme günleri, istediğinizi, özlediğinizi yiyebilirsiniz. Ama ölçülü davranmak ve ölçülü yemek gerekiyor. fazlaya kaçarsanız 5 kilonun 2 sini alıyorsunuz...
Hafta başında yine aynı sırayla diyeti uygulamaya başlayabilirsiniz.
Şekersiz açık çay, kahve, yeşil çay her daim serbest.

GÜZEL BİR GÖBEK İÇİN EGZERSİLER



Düşük belli pantolonlar, kısa tişörtler derken göbekler artık hiç kapanmıyor. Genç kadınlar da modaya uyabilmek uğruna göbeklerini düzelttirmek için estetik cerrahlara koşuyor

Artık son moda pantolonların belleri o kadar düştü ki üzerine ne giysek belimiz, göbeğimiz kapanmıyor. Anneler “Kızım böbreklerini, yumurtalıklarını üşütürsün” diyedursunlar bu durumdan şikayetçi olan yok. Yeter ki o pantolonların kemer kısımlarının üzerine karnımızdan, belimizden yağlar sarkmasın. Bir de madem açıkta kalıyor, göbek deliğimiz de şöyle Ebru Şallı’nınkini aratmasın.

Ama bu o kadar kolay değil. Moda dediğimiz şey de bir anda geliveriyor, önceden haber vermiyor. Hoş geçen senelerde göbekler açılmaya başlamıştı ama bu kadar artacağını bilemezdik. O zaman hızlı ve etkili bir çözüm gerekiyor. İşte böyle diyenler kendilerini estetik cerrahların eline bırakıyor. Özellikle Amerika’da kadınlar karınlarını düzleştirmek, göbek deliklerini güzelleştirmek için sıraya giriyor. ABD Plastik Cerrahi Birliği bu yaz şimdiye kadar 2 bin kadının göbek deliğini güzelleştirmek için bıçak altına yattığını söylüyor.

Türkiye’de de durum çok farklı değil. “Aslında göbek bölgesine estetik müdahale yıllardır yapılıyor çünkü bikini de giyiyor kadınlar. Ama düşük belli pantolon ve kısa tişörtlerle her yerde göbek açık kalmaya başladıktan sonra daha fazla özen gösterilmeye başlandı bu bölgeye” diyor Estetik Plastik Rekonstüriktif Cerrahi Uzmanı Dr. Ömer Alp.

Estetik Cerrah Nuri Soysal da Alp’i şu sözlerle destekliyor:

“Genç kızlar bu tip kıyafetleri daha rahat giyebilmek için hiç düşünmeden geliyorlar. Aslında yaş aralığı 18-50 ama tahmin edersiniz ki 35-40 yaşını geçmiş olan kadınlar zaten göbeklerini açıkta bırakacak kıyafetlere çok rağbet etmiyorlar.” Dr. Ömer Alp ise yaş aralığının 20-35 olduğunu belirtiyor.

Peki bu müdahale ne zaman gerekiyor? Yine işin uzmanı Ömer Alp anlatıyor: “Doğum yapanlarda, çok kilo alıp verenlerde doku gerginliği azalıyor. Göbek deliği yukarı doğru gidiyor, neredeyse yok oluyor. Oysa göbek deliğinin ucunun aşağıya doğru olması makbuldür. Yine aynı kişilerde göbek çevresindeki deri büzüşüyor, çatlaklar meydana geliyor. Göbek deliğinde bir bozukluk varsa bu doğumsal fıtıktan ya da göbek kesiminin yanlış yapılması yüzünden olabilir. Bunların düzeltilmesi isteniyor.”

Karın kısmındaki estetik müdahaleler ikiye ayrılıyor. Sürekli çok miktarda kilo alıp vermeden ya da birkaç doğum yüzünden gerçekten sarkan ve deforme olan karınlarda tam germe ameliyatı yapılıyor. Ama göbek deliklerinin şekillerinin düzelmesine de yardımcı olacak şekilde fazla yağlarından kurtulmak isteyen genç kadınlarda yarım germe tercih ediliyor. Yani karnın alt bölümüne sezaryen kesiği gibi bir kesik atılıyor, alt karın gerdiriliyor. Tabii bu arada yağlar alınıyor. Böylece oradaki çatlaklar da gidiyor. Bu müdahale 30 dakika ile 1,5 saat arasında sürüyor. Üç hafta sonra da izleri geçmiş oluyor. Piyasada yaklaşık 2 bin dolar artı hastane masrafları karşılığında yapılıyor.

Gelelim bu senenin göbek modasına… “Bize ellerinde fotoğraflarla, şununki gibi göbek isterim diye gelenler oluyor ama herkesin kendine ait bir yapısı var, biz o yapı içinde düzeltme yapabiliyoruz. Bu yıl daha kaslı karınlarda gördüğümüz çizgi şeklinde, üst tarafı hafif T şeklinde göbek deliği revaçta” diye anlatıyor Nuri Soysal bu senenin modasını.

Sacred Ink Tatoo-Piercing’den Ayçin Aydoğan’dan aldığımız bilgiler:

Genç kızlar göbek deliklerindeki kusurları kapatmak ya da tam tersine süslemek için piercing yaptırıyorlar.

Çatlakları, yara izlerini kapatmak içinse dövme tercih ediliyor.

Son iki senedir, özellikle bu yaz piercing yaptıranların sayısı çok arttı.
Sterilizasyon dahil olmak üzere yaklaşık yarım saat sürüyor piercing.

Düşük belli pantolonlarla dövme göğüsten kasığa indi. Genç kızlar kasıklarına kedi patisi, kalp, yıldız dövmesi yaptırıyorlar.

“Mekik çoktan yasaklandı” diyen Planet Health Club’dan Seçkin Aydın’ın daha gergin ve formda bir karın ile göbek için önerdiği egzersizler şöyle:

Tüm karın ve göbek için

1. Sırt üstü yatılarak bacaklar bükülüyor.

2. Eller ensede.

3. Çene yukarı bakıyor ve sanki çeneyle göğüs arasında bir portakal varmışçasına bu iki bölge birleşmiyor.

4. Sırt hafifçe yerden kalkıp tekrar iniyor. Her kalkışta nefes veriliyor.

5. 3×10, 3×20 gibi belli sıklıkta yapılıyor.

Alt karın için

1. Yere sırt üstü uzanılıyor.

2. Ellerle sandalye gibi bir şeye baş üzerinden tutunuluyor.

3. Dizler çok ama çok hafif bükülüyor.

4. Bu açıyı bozmayacak şekilde ayak yukarı doğru kaldırılıyor ve indiriliyor.
cilt çatlakları, cilt kusurları, dövme, Dr. Ömer Alp, düşük belli pantolonlar, göbek egzersizleri, göbek estetiği, göbekler fora, göbekleri düzelttirmek, güzel göbekler, güzel görünmek, kısa tişört giymek, modaya uymak, piercing, seksi göbekler, seksi görünmek
02 Ekim 2012 Salı günü yayınlandı. 6.558



BOY UZATMAK MÜMKÜN MÜ /İLAÇSIZ BOY UZATMAK


"Benim ve kız arkadaşımın hayatında yarattığınız şu farka bir bakın! 2 ay içerisinde koskocaman bir 16 cm. Uzadık ve hala buna inanamıyorum! Herkes ne kadar uzun göründüğümüz konusunda konuşurken sessiz kalıp durumdan keyif çıkarmayı seviyoruz! :)

- Aafreen & Eri,
Studio City, KANADA

 
Derek J. Boris, M.D.´nin Kaleminden…

BAŞLIK: Yeni Araştırmalar Daha Hızlı Uzamayı Mümkün Kılıyor!!!
Sevgili dostum,
Eğer şu andaki boyundan bıktın usandıysan ve daha uzun olmak istiyorsan, o zaman seni, hayatını DEĞİŞTİRECEK OLAN bu sayfayı baştan sona dikkatlice okumaya çağırıyorum!
Haydi durumla yüzleşelim - sözü "daha kısa" olanlar için olmasa gerek.
Uzun olmak her şeyi kolaylaştırır. Araştırma kesinlikle bunu onaylıyor, ama bizim gerçekten onaya falan ihtiyacımız yok. Bundan eminiz çünkü madalyonun öbür tarafını bizzat yaşadık. O uzun boyluları görüp gıptayla bakan bizdik... "Peki BEN NEDEN UZUN DEĞİLİM!?"
Şimdi bugün size bununla ilgili GERÇEK BİR UMUT olduğunu anlatmakla gurur duyuyorum.
On yıl süren geniş bir araştırma ve çığır açan bir tespit ile ortaya çıkan tamamen doğal boy uzatma sistemim, dünyanın her tarafındaki insanlar için kendi boylarını kontrol etme imkanını bizzat kendilerine veriyor!
Her yaştan, cinsiyetten ve etnik kimlikten insanların boyu UZUYOR!
Siz de yapabilirsiniz! Boyunuzu 7,5 cm´e kadar uzatabilirsiniz!
NE Aldatmaca ne de illüzyon, sadece kanıtlanmış doğal tekniklerle boyunuz uzasın!
Hayal edin...
  • ARTIK boy ayrımı YOK!
  • ARTIK boy sebebiyle kendine güvensizlik YOK!
  • ARTIK kaybedilen kariyer fırsatları YOK!
  • ARTIK daha uzun insanlarla buluşma zorlukları YOK!
  • ARTIK size hep yukarıdan bakılıyormuş hissi YOK!
Kendinize ve boyunuza tam anlamıyla güvenmeniz için kendinizi, adım adım giden devrim niteliğindeki Boy Uzatma Formülü sistemime bırakın, gerçekten ÇOK KOLAY! TIKLA

Haydi o zaman başlayalım. Kaybedecek bir şeyiniz olmadığı gibi, kazanacak çok şeyiniz var.

17 Temmuz 2013 Çarşamba

MY DİYET /AKTİF YİYEREK ZAYIFLAMA YÖNTEMİ

Siz hiç sabah kahvaltısında Nutella´lıekmek yiyerek, öğle yemeğinde Hamburger yiyerek diyet yaptınız mı?

Evet yanlış duymadınız yediklerinizi harcayabileceğiniz sürece sorun yok!
Uzm Dyt Gökmen Gök´ün Kaleminden...
Uzun araştırmalar sonucunda ortaya çıkan Online Kilo Kontrol Sistemi ile programınızı evden uygulamak mümkün!
Sevgili Danışanım,
Yıllarca diyet yapmaktan bıkıp usandıysan ve hala kilo vermek istiyorsan o zaman seni, hayatını DEĞİŞTİRECEK bu sayfayı baştan sona dikkatlice okumaya çağırıyorum!
Kim ne söylerse söylesin zayıflamak sizin elinizde. Diyet konusunda sizi depresyona sokan fikirlere elveda diyebilirsiniz. Cesaretsizliğinizin sizi esir almasına asla izin vermeyin. "Online Kilo Kontrol Sistemi" sizin için hazırlanmış bir programdır. Bu program ile birlikte zayıflamayla ilgili anlatılan tüm masallar, efsaneler tarihe karışıyor.
Yıllarca süren çalışmalarımız sonunda hazırladığımız "Online Kilo Kontrol Sistemi" sayesinde ben ve diyetisyen, yaşam koçu ve spor koordinatörlerinden oluşan ekibim, onbinlerce danışanımızın kilolarını kontrol etmek imkanını bizzat kendilerine veriyoruz.
Her yaştan ve cinsiyetten danışanlarımız fazla kilolarından KURTULUYOR!

Siz de yapabilirsiniz! MyDiyet - "Online Kilo Kontrol Sistemi"ni siz de sadece bir internet bağlantısına sahip olarak evinizden rahatça kullanabilir, fazla kilolarınızdan kurtulabilirsiniz!

Hayal edin... Haydi hemen ŞİMDİ TIKLA
  • Artık kilo ayrımı YOK!
  • Artık kilolarınızdan dolayı güvensizlik YOK!
  • Artık kaybedilen kariyer fırsatları YOK!
  • Artık büyük beden mağazalarına büyük paralar vermek YOK!
  • Artık insanların size alaycı bakışları YOK!
Kendinize ve fiziğinize tam anlamıyla güvenmeniz için kendinizi, adım adım giden devrim niteliğindeki Online Kilo Kontrol sistemime bırakın, gerçekten ÇOK KOLAY!
Haydi o zaman başlayalım. Kaybedecek bir şeyiniz olmadığı gibi, kazanacak çok şeyiniz var.

Vücudun yaşlanması yavaşlatılabilir mi?

Proteinlerin yeterli miktarda alınmadığında vücudun yaşlanma sürecinin hızlandığını tespit eden uzmanlar, protein bazlı beslenme ile yaşlanma sürecinin yavaşlatılabileceğini belirtiyor.


Uzmanlar yaşlanmanın altında yatan nedenleri bulma arayışlarında, cildin yaşlanmasının temel ilacının hücre yenilenmesi olduğunu buldular. Hücre yenilenmesinin temel maddesi ise protein.


Hücrelerimizin yapıtaşları aminoasitlerden oluşmaktadır. Protein sindirilirken amino asitlere parçalanarak hücrelerin kendilerini yenilemelerinde kullanılır. Yeterince protein alınmazsa vücudumuzun yaşlanma süreci hızlanır.


Bu basit gerçek, beslenmeye bakışınızı gelecek öğünden başlayarak değiştirebilir.


Tam yağlı süt ve süt ürünlerinde ve kırmızı ette (sığır, kuzu, dana dahil) blo miktarda asit bulunmaktadır, dolayısıyla sınırlı porsiyonlarda tüketilmelidir. Onun yerine, balık, yumurtanın beyazı, derisi soyulmuş tavuk ve hindi göğsü tercih edilmelidir.


Genç kalmanızı sağlayabilecek besinler arasında ilk sırayı balık alır. Her türden balık doymuşluk oranı düşük yağla yüksek kalitede ve kolayca sindirilen proteinlerin kaynağıdır. Balığı öteki protein kaynaklarından ayıran şey içinde bulunan yağ türü ve yağ asidi miktarıdır.

Deniz ürünleri besin açısından yoğundur. Dolayısıyla yüksek miktarda protein ve önemli oranlarda vitamin ve mineral içerir. Doymuş yağ ve kalori oranları da yüksek değildir.


Deniz ürünleri temel aminoasitlerin tümünü sunan mükemmel bir protein kaynağıdır. Deniz ürünlerinde bulunan protein kolayca sindirilir. Bu açıdan her yaştan insan için mükemmel bir besin kaynağı oluşturur.


Deniz ürünleri iyi bir B vitamini kaynağıdır. Sağlıklı gelişim ve büyüme için gereken kalsiyum, magnezyum, potasyum, fosfor, kükürt, florin, selenyum, bakır, çinko, iyot gibi temel mineralleri sağlar.


Çoğu deniz ürünündeki kolesterol seviyesi yüksek değildir. Balıktaki kolesterol oranı genellikle düşük olsa da kabuklu deniz hayvanlarında bu oran yükselebilir. Ancak kolesterol seviyesi yüksek olan kalamar gibi besilerde bile bu oran yumurtadakinden düşüktür.


Deniz ürünlerinde çok az miktarda yağ bulunur. Bunlar da iyi yağlardır. Deniz ürünlerindeki doymuş yağ oranı da diğerleriyle karşılaştırıldığında çok daha azdır.


Yemeklerinizde kırmızı et yerine balığa yer vermekle toplam yağ ve doymuş yağ alımınızı kayda değer ölçüde azaltabilirsiniz.


 

Text Widget

Copyright © 5 KİLO VERMEK | Powered by Blogger

Design by Anders Noren | Blogger Theme by NewBloggerThemes.com